ON SEKİZ BİN ALEM
Saniyen: Mektubunda diyorsun: -1- Tabir ve tefsirinde "on sekiz bin âlem" demişler. O adedin hikmetini soruyorsun.
Kardeşim, ben şimdi o adedin hikmetini bilmiyorum. Fakat bu kadar derim ki:
Kur'ân-ı Hakîmin cümleleri birer mânâya münhasır değil; belki, nev-i beşerin umum tabakatına hitap olduğu için, her tabakaya karşı birer mânâyı tazammun eden bir küllî hükmündedir. Beyan olunan mânâlar, o küllî kaidenin cüz'iyatları hükmündedirler. Herbir müfessir, herbir ârif, o küllîden bir cüz'ü zikrediyor. Ya keşfine, ya deliline, veyahut meşrebine istinad edip, bir mânâyı tercih ediyor. İşte bunda dahi, bir taife, o adede muvafık bir mânâ keşfetmiş.
Meselâ, ehl-i velâyetin ehemmiyetle virdlerinde zikir ve tekrar ettikleri
cümlesinde, daire-i vücub ile daire-i imkândaki bahr-i Rububiyet ve bahr-i ubudiyetten tut, tâ dünya ve âhiret bahirlerine, tâ âlem-i gayb ve âlem-i şehadet bahirlerine, tâ şark ve garb, şimal ve cenuptaki bahr-i muhitlerine, tâ Bahr-i Rum ve Fars bahrine, tâ Akdeniz ve Karadeniz ve Boğazına-ki mercan denilen balık ondan çıkıyor-tâ Akdeniz ve Bahr-i Ahmere ve Süveyş Kanalına, tâ tatlı ve tuzlu sular denizlerine, tâ toprak tabakası altındaki tatlı ve müteferrik su denizleriyle üstündeki tuzlu ve muttasıl denizlerine, tâ Nil ve Dicle ve Fırat gibi büyük ırmaklar denilen küçük tatlı denizlerle onların karıştığı tuzlu büyük denizlerine kadar, mânâsındaki cüz'iyatları var. Bunlar umumen murad ve maksud olabilir ve onun hakikî ve mecazî mânâlarıdır. İşte onun gibi, -1- Dahi, pek çok hakaiki câmidir. Ehl-i keşif ve hakikat, keşiflerine göre ayrı ayrı beyan ederler. Ben de böyle fehmederim ki:
Semavatta binler âlem var. Yıldızların bir kısmı herbiri birer âlem olabilir. Yerde de herbir cins mahlukat, birer âlemdir. Hattâ herbir insan dahi, küçük bir âlemdir. 'Rabbil alemin' tabiri ise, 'Doğrudan doğruya her âlem, Cenab-ı Hakk’ın rububiyetiyle idare ve terbiye ve tedbir edilir' demektir.”(Mektubat, 26. Mektub)
BİR YORUM:
Üstadımızın ayet ül kübra risalesini miheng alarak:"18 adet mertebelerden çıkan ve arş-ı hakikate yetişen bir mirac-ı imani ile ..."diyerek başlayan 19. mertebede artık kainata doğrudan doğruya Cenab-ı Hakkın 7 sıfat-ı kudsiyesinin penceresiyle bakabilecek bir mertebeye terakki etmiş oluyoruz.Semavat,cevv-i sema,küre-i arz,denizler,dağlar ve sahralar,hayvanat ve tuyur,eşcar ve nebatat ilaahir..18 adet mertebelerin her birinde bir sıfat-ı kudsiye nihayet meratibiyle hükümfermadır.Ve madem herbir sıfat ehadiyet itibariyle bütün esmayı tazammun etmiştir.Ve madem Zat-ı Akdesi ifade eden İsm-i Azam müstesna tutulacak olursa 1000 ism-i ilahi mevcuttur.Öyle ise,ayet-ül kübrada beyan olunan herbir mertebede 1000 ism-i İlahi tecelli ediyor demektir ki,mecmuu 18000 alem olur...