* Duâlarımızı şuûrlu yapmalıyız. Yâni, ne istediğimizi, nasıl isteyeceğimizi bilmeliyiz. Bilinçli duâ, ekseriya kabule mazhardır. Hedefini belirlemeyenler nereye gidebilirler? Ne istediğini bilmeyenler, kimden ne alabilirler? Yalnız Allah’tan korkmalı ve bildiklerimizi hayata, pratiğe geçirerek duâlarımızı hayatımızla desteklemeliyiz. Yani fiilî duâmızı yapmalı, tabiat kanunlarına, sebeplere uymalı ve onların yalnızca bir perde olduğunu, hakîkî sebebin O olduğunu bilmeli. Allah’ın kevnî/oluş/tabiat kanunlarına uymayanlar, sözlü olarak isteseler de cevab-ı red alacaklardır. Şanlı Nebî, “Bildiğini yaşamak sûretiyle Allah’tan kork!”1 demekle buna dikkat çeker. Risâle-i Nur’da, hâl/beden diliyle yapılacak duâları, yüce Rabbimizin kabul edileceği vurgulanır.
* Kabiliyetlerimizin diliyle talep etmeliyiz. Yâni, yeteneklerimizi geliştirmek için harekete geçirmeliyiz. Yüce Allah, sayısız hayvan, bitki ve unsurların istidat (potansiyel yetenek) diliyle yaptıkları duâları kabul etmiyor mu? Öyle ise, biz de kabiliyetlerimizi geliştirerek duâ etmeliyiz.
* İhtiyaçlarımızı bir bir sayarak ve bütün hâcetlerimizi ancak Onun karşılayabileceği bilinciyle duâ etmeliyiz. Bu dersi bize Kur’ân, “Rabbim; doğrusu bana indirdiğin her iyiliğe muhtacım”2 şeklinde verir.
* Ne isteyeceksek, Allah’ın o isim ve sıfatını zikrederek istemeliyiz. Çünkü, kâinat Sultanı’nın huzûrûna çıkıp hâlimizi arz etmekte, isteklerde bulunmaktayız. Dünyevî ihtiyaçlarımıza göre, ilgili makam veya bakanlıktan talepte bulunuruz. Duâdan önce düşünür, tasarlarız. Meselâ, rızıkta ferahlık, açlık ve maişet darlığından kurtulmak istiyorsak “Rezzak” ve “Kerim”e; hatâ, kusur, günah veya sıkıntılardan kurtulmak için ise, “Rahman, Rahîm, Gafur ve Afuvv”e iltica ederiz. “Ya Rezzak bize rızık, ya Şâfi bize derman, ya Alîm bize ilim ver!” demeli. Sıfatlarıyla çağrıda bulunmamızı Kur’ân; “En güzel isimler Allah’ındır, o isimlerle Ona duâ edin”3 âyetiyle emreder. Yalnız Ona ve sadece Ona yalvarmalı ve Ondan istemeliyiz: “Onlar mı hayırlı yoksa darda kalana kendine yalvardığı zaman karşılık veren ve başındaki sıkıntıyı gideren, sizi yeryüzünün hakimleri kılan mı? Allah’tan başka bir ilâh mı var! Ne kadar da kıt düşünüyorsunuz!”4
* Başta Peygamber Efendimizin (asm), sair peygamberlerin (as), Sahâbilerin (ra), büyük zatların (ks), meleklerin rûhâniyetlerini şefaatçi yaparak ve onların diliyle istemeliyiz. Onlara verilen maddî-mânevî ni’metlerin hürmetine, bizim de maddî-mânevî rızkımıza bereket ihsan etmesini istemeliyiz.
* Önemli zamanlarda, mekânlarda dua etmeliyiz. Meselâ, gece yarısı, herkesin uyuduğu bir zamanda kalkıp duâ etmelidir. Daha önce hangi zaman ve mekânlarda duâ etmemiz gerektiğini kısmen aralamıştık...
Dipnotlar:
1- Cami’u’s-Sağîr, Hadîs no., 113; 2- Kur’ân,
Kasas, 24; 3- Agk, A’râf, 180; 4- Agk, Neml, 62.