İsRa.. GaYYuR
Mesaj Sayısı : 258 Kayıt tarihi : 30/01/09
| Konu: SADAKAT VE FEDAKÂRLIK DÜSTUR VE ESASI C.tesi Ocak 31, 2009 1:04 am | |
| Bir ameli, Allah emrettiği için yapmak ihlas, emredildiği gibi yapmak ise sadakattır. Sadakatın biri manevî, diğeri fiilî olarak iki ciheti vardır. Kişinin bağlandığı davaya ciddi ve kalbî samimiyeti, sadakatın manevî cihetidir. Bu manevî bağlılığın fiilî tezahürü ise; bağlandığı şeyin icablarını harfiyyen ve tasarruf etmeden yerine getirmek ve fiilen sadakatını isbat etmeye çalışmaktır.»
Evet bu fiilî sadakata bakan ve sadece kalb temizliğine güvenenleri ikaz eden şu beyan, cidden dikkate alınmalıdır. Şöyle ki:
1- «O biçareler, “Kalbimiz Üstadla beraberdir” fikriyle kendilerini tehlikesiz zannederler. Halbuki, ehl-i ilhâdın cereyanına kuvvet veren ve propagandalarına kapılan, belki bilmeyerek hafiyelikte istimal edilmek tehlikesi bulunan bir adamın “Kalbim sâfidir, Üstadımın mesleğine sâdıktır” demesi bu misale benzer ki: Birisi namaz kılarken karnındaki yeli tutamıyor, çıkıyor, hades vuku buluyor. Ona “Namazın bozuldu” denildiği vakit, o diyor: “Neden namazım bozulsun? Kalbim sâfidir.” (Mektubat sh: 412)
Hizmet Rehberinin mukaddimesinde, Risale-i Nur’dan derlenmiş olan muhteviyatı hakkında deniliyor ki:
2- «Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin meslek ve meşrebine dair Kur’andan ders aldığı çok muazzam bazı hakikatleri, hizmet-i imaniyede bulunan Nur Şakirdleri için daima tazelenen bir dersimiz ve her vakit temessük edeceğimiz değişmez düsturumuz, maddî-manevî her türlü engeller karşısında muvaffakiyete, rıza-yı İlahîye îsal edici en ehemmiyetli rehberimiz...» (Hizmet Rehberi sh: 5) diyerek eserdeki düsturlar nazara veriliyor. Yazının devamında ise:
3- «Üstad Bediüzzaman’ın azamî ihlas, azamî sadakat ve azamî fedakârlık manasını ihtiva eden, gösteren ve işaret eden mesleğini nazara vermek lâzım gelmektedir. Ta ki, hizmet-i Nuriyede bulunacak Kur’an Şakirdleri kıyamete kadar bu düsturlar müvacehesinde hareket etsinler. Muvaffakiyetin ve rıza-yı İlahîye nailiyetin, ancak bu suretle mümkün olacağına kat’i kanaat getirsinler.» (Hizmet Rehberi sh: 6)
Şeklindeki ifade ile de sadakatın, düsturlara bağlılık olduğuna ve kıyamete kadar da değişmeyeceğine dikkat çekiliyor. Yine aynı yazıda:
4- «Risale-i Nur hizmetinde tecelli eden rıza-yı İlahî ve tevfik nurlarının tevali ve devam etmesi için herhalde Hazret-i Üstad Bediüzzaman’ın takib ettiği meslek ve meşrebi, yarım asra yaklaşan uzun bir hizmet devresinde muhtelif hâdiseler, şiddetli tazyikat ve hücumlar karşısında maddî ve manevî engeller içerisinde takındığı tavır, niyaz ve yaşadığı halet-i ruhiye ve gösterdiği azim ve sadakat gibi ahvali olan “sıddıkiyet mesleğidir” ki Nur Talebeleri için ehemmiyetle bilinmek, anlaşılmak ve yaşanmak îcab eder.» (Hizmet Rehberi sh: 7) diye sadakatın lüzumunun nazara verilmesi tavsiye edilir. Aynı yazıda aynı hükmü te’yiden şu tavsiyeler var:
5- «Dersimizi hakaik-ı Kur’aniye ve envar-ı imaniye hazinesi olan Risale-i Nur’dan aldığımız gibi, birbirimizle manevî münasebet, alâka, uhuvvet ve muhabbet düsturlarımızı da hep o Risale-i Nur’dan ders alacağız. Evet bu zamanda, bu dehşetli ve cihanşümul hâdiseler hengâmında Kur’an Şakirdleri cüz’î ve küllî, ferdî ve içtimaî bütün ders ve ikazlarını Risale-i Nur’la tahsil edeceklerdir.» (H. Rehberi sh:
6- «Risale-i Nur’daki hakaik, nasılki doğrudan doğruya feyz-i Kur’andan mülhem hakaik-ı imaniyedir, zaman ve zemine göre değişmez ebedî hakikatlardır. O kudsî hakaikın ders ve taliminde, neşir ve ilânatında da hizmete taalluk eden irşad, ikaz, teşvik ve tergibi tazammun eden şu gelecek mes’eleler de herhalde değişmez dersler ve esasattır ki, Nur Talebeleri hayatın ve hizmetin muhtelif saha ve safhalarında onlardan istifade edrler, müşkilatlarını giderirler.» (Hizmet Rehberi sh: 9)
Bazan çok zor şartlar ve tehlike karşısında kalan şâkirdlerin o tazyikat içinde sadakatı muhafaza edememe halinde duadan mahrum kalmamaları için duada sâdıkîn kelimesinin kaldırılabileceğine cevaz veren mektubunda Üstad Bediüzzaman diyor ki:
7- «Ben, birkaç gündür bir duamı değiştirdim. Şimdiye kadar bazen yüz defa tekrarla veya gibi dualarda cümlesinden kelimesini kaldırdım—tâ ki ruhsatla amele kendini mecbur bilen ve sıkıntının verdiği evham ve me’yusiyet cihetiyle zâhirî inkâr ve çekinmekle azimet ve sadakate muhalif hareket eden kardeşlerimiz o dualardan mahrum kalmasınlar.» (Şualar sh: 328)
Demek oluyor ki, normal şartlar içinde sadakat şarttır.
8- «Kardeşlerim! Herhalde bu kadar sıkıntı ve zararı çeken zayıf bir kısım aile sahipleri, bir derece Risale-i Nur’dan ve bizden çekinmek, belki vazgeçmek için bir mazeret olabilir zannıyla, tahliyeden sonra değişmek ihtimaline binaen derim: Bu derece kıymettar bir mala bu maddî ve mânevî fiyat veren ve bu azabı çeken, o maldan vazgeçmek büyük bir hasârettir. Hem herbirisi, Risale-i Nur’un eczalarını ve alâkadarlarını ve bizi muhafaza ve yardım ve hizmeti birden bıraksa, hem ona, hem bizlere lüzumsuz bir zarardır. Onun için, ihtiyatla beraber, sadakatı ve irtibatı ve hizmeti değiştirmemek lâzımdır.» (Şualar sh: 342)
9- «Böyle ihlâslı sadakat, liveçhillâh uhuvvet ve fisebîlillâh muavenet, ancak âlî-himmet sıddîkînlerde bulunur. » (Kastamonu Lâhikası sh: 20)
10- «Dört senedir Üstadın çarşı işinde hizmet eden bir zat, birden sadakati bırakıp mesleğini değiştirdi. Birden şefkatsiz bir tokat yedi. Bir senedir daha çekiyor.» (Kastamonu Lâhikası sh: 51)
11- «Haddinden fazla fevkalâde hüsn-ü zan ve müfritane âlî makam vermek yerine, fevkalâde sadakat ve sebat ve müfritane irtibat ve ihlâs lâzımdır. Onda terakki etmeliyiz. » (Kastamonu Lâhikası sh: 89)
12- «Yirmi senedenberi tahribkârâne eşedd-i zulüm altında o derece ahlâk bozulmuş ve metanet ve sadakat kaybolmuş ki, ondan, belki de yirmiden birisine itimat edilmez. Bu acip hâlâta karşı çok fevkalâde sebat ve metanet ve sadakat ve hamiyet-i İslâmiye lâzımdır, yoksa akîm kalır, zarar verir.» (Kastamonu Lâhikası sh: 90)
Risale-i Nurun şirket-i uhreviyesinden istifade edebilmek için gereken şartlardan birisi de sadakattır. Şöyle ki:
13- «Risale-i Nur dairesinde sadakat ve hizmet ve takvâ ve içtinab-ı kebâir; derecesiyle o ulvî ve küllî ubudiyete sahip olur. Elbette, bu büyük kazancı kaçırmamak için, takvâda, ihlâsta, sadakatte çalışmak gerektir.» (Kastamonu Lâhikası sh: 96)
Dünya hayatını ahirete tercih ettiren, bu asrın dehşetli hastalığından ikaz eden bir ayetin izahında Bediüzzaman Hazretleri, kurtuluş sebeblerinden biri olarak sadakatı şart koşar. Şöyle ki:
14- «Bu acib asrın bu acib hastalığına ve dehşetli marazına karşı Kur’ân-ı Mucizü’l-Beyânın tiryak misâl ilâçlarının nâşiri olan Risale-i Nur dayanabilir ve onun metîn, sarsılmaz, sebatkâr, hâlis, sâdık, fedakâr şakirdleri mukavemet edebilir. Öyleyse, herşeyden evvel onun dairesine girmeli, sadakatle, tam metanet ve ciddî ihlâs ve tam itimadla ona yapışmak lâzım ki, o acib hastalığın tesirinden kurtulsun.» (K. Lâhikası sh: 105)
15- «Risale-i Nur, kendi sâdık ve sebatkâr şakirdlerine kazandırdığı çok büyük kâr ve kazanç ve pek çok kıymettar neticeye mukabil fiyat olarak, o şakirdlerden tam ve hâlis bir sadakat ve dâimî ve sarsılmaz bir sebat ister.... iştirak-i a’mâl-i uhreviye düsturuyla, herbir şakirdine, herbir günde binler hâlis lisanlarla edilen makbul duaları ve binler ehl-i salâhatin işledikleri a’mâl-i salihanın misil sevaplarını kazandırıp, herbir hakikî sâdık ve sebatkâr şakirdini amelce binler adam hükmüne getirdiğine delil, kerametkârâne ve takdirkârâne İmam-ı Ali Radıyallahü Anhü’nün üç ihbarı ve keramet-i gaybiye ve Gavs-ı Âzamdaki (k.s.) tahsinkârâne ve teşvikkârâne beşareti ve Kur’ân-ı Mucizü’l-Beyânın kuvvetli işaretiyle o hâlis şakirdler, ehl-i saadet ve ashab-ı Cennet olacaklarına müjdesi pek kat’î ispat ederler. Elbette böyle bir kazanç, öyle bir fiyat ister.» (Kastamonu Lâhikası sh: 122)
16- «Ben tahmin ediyorum ki, bütün küre-i arzın bu yangınında ve fırtınalarında selâmet-i kalbini ve istirahat-ı ruhunu muhafaza eden ve kurtaran yalnız hakikî ehl-i iman ve ehl-i tevekkül ve rızadır. Bunların içinde de en ziyade kendini kurtaranlar, Risale-i Nur’un dairesine sadakatle girenlerdir.» (K. Lâhikası sh: 123)
17- «Cesurca, fakat kalemsiz iki adam, Risale-i Nur dairesine biri birisini getirdi. Onlara dedim ki:“Bu dairenin verdiği büyük neticelere mukabil, sarsılmaz bir sadakat ve kırılmaz bir metanet ister. Isparta kahramanlarının gösterdikleri harikalar ve cihan-pesendâne hidemât-ı Nuriyenin esası, harika sadakatleri ve fevkalâde metanetleridir. Bu metanetin birinci sebebi, kuvvet-i imaniye ve ihlâs hasletidir. İkinci sebebi, cesaret-i fıtriyedir.”
Onlara dedim: “Sizler cesaretle ve efelikle tanınmışsınız ve dünyaya ait ehemmiyesiz şeyler için fedakârlık gösterirsiniz. Elbette Risale-i Nur’un kudsî hizmetinde ve cihana değer uhrevî neticelerine mukabil, merdâne ve fedakârâne cesaret ve metanet gösterip sadakatinizi muhafaza edersiniz” » (Kastamonu Lâhikası sh: 144)
18- «Ben dahi, iman ve sadakat şartıyla, Risale-i Nur talebelerini bütün dualarıma ve manevî kazançlarıma, yirmi dört saatte, iştirak-i a’mâl-i uhreviye düsturuyla, bazan yüz defadan ziyade “Risale-i Nur talebeleri” ünvanıyla hissedar ediyorum.» (Kastamonu Lâhikası sh: 149)
19- «Sadakat ve kanaatle Risale-i Nur dairesine giren, imanla kabre gireceğine gayet kuvvetli senetler var.» (Kastamonu Lâhikası sh: 263)
20- «En eski şakirdlerden olan Kâtip Osman ve Halil İbrahim, hiç sarsılmadan, değişmeden, sadakatlerinde demir gibi devam edip çoklara da hüsn-ü misal oluyorlar.» (Emirdağ Lâhikası-l sh: 83)
21- «Hulûsi, Hakkı gibi yirmi seneye yakın bir zamandan beri mâbeynlerinde olan samimane dostluk ve kardeşlik tam devam ve sebat ettiği gibi, onların Risale-i Nur’a karşı alâka ve irtibat ve sadakatleri, aynen mâbeynlerindeki hâlisâne münasebetleri gibi hem devam ediyor, hem metanet kesb ediyor, ârızalarla sarsılmıyor.» (Emirdağ Lâhikası-l sh: 92)
22- «Benden ziyade Risale-i Nur ve şakirdlerini himaye ve muhafaza etmek ve ehl-i siyasetin ve beni zehirleyen düşmanlarımın desiselerinden kurtarmak için gayet derecede bir ihtiyat, tam bir sadakat ve benim yerimde tam bir dikkatle mükellefsiniz. Yoksa az bir hatâ, yalnız bana değil, belki binler mâsum şakirdlere ve şimdi parlayan şerefinize dokunacak.» (E.Lâhikası-l sh: 144)
23- «Tahirî’nin, Denizli hapsinde, unutulmaz hâlisane hizmetiyle ve Nurlara sarsılmaz sadakatiyle ve yanılmaz zekâvetiyle ve çekilmez bahadırlığıyla daire-i Nurda ehemmiyetli makamı için, bütün bu defaki mektubunu Lâhikaya geçirdik. » (Emirdağ Lâhikası-l sh: 161)
Sadakat sıfatlarına sahip Nur talebelerinin her devrede olmalarına işaret eden bazı kısımlar:
24- «O zat, o taifenin uzun tetkikatıyla yazdıkları eseri kendine hazır bir program yapacak, onunla o birinci vazifeyi tam yapmış olacak. Bu vazifenin istinad ettiği kuvvet ve mânevî ordusu, yalnız ihlâs ve sadakat ve tesanüd sıfatlarına tam sahip olan bir kısım şakirdlerdir.» (Emirdağ Lâhikası-l sh: 266)
25- «Bize ezâ ve cefâ edenlere karşı hiçbir talebemin kalbinde zerre kadar intikam emeli beslememesini ve onlara mukabil Risale-i Nur’a sadakat ve sebatla çalışmalarını tavsiye ederim.» (E. Lâhikası-ll sh: 81)
26- «O zatın ikinci vazifesi, şeriatı icra ve tatbik etmektedir. Birinci vazife, maddî kuvvetle değil, belki kuvvetli itikad ve ihlâs ve sadakatle olduğu halde, bu ikinci vazife gayet büyük maddî bir kuvvet ve hakimiyet lâzım..» (Sikke-i Tasdîk-i Gaybî sh: 9)
27- «İkincisi: Van’da inzivada iken garba nefyedilip Isparta’nın Barla nahiyesinde ikamete memur edildiği zamandan başlar ki, Risale-i Nur’un zuhuru ve intişarıdır. Âzamî ihlâs, âzamî fedakârlık, âzamî sadakat, metanet ve dikkat ve iktisat içinde Risale-i Nur’la giriştiği hizmet-i imaniye ve mânevî cihad-ı diniyedir.» (Tarihçe-i Hayat sh: 27)[b] | |
|