17. LEM'A, BİRİNCİ NOTA
Kendi nefsime hitaben demiştim: Ey gafil Said! Bil ki, şu âlemin fenâsından sonra sana refakat etmeyen ve dünyanın harabıyla senden mufarakat eden birşeye kalbini bağlamak sana lâyık değildir. Hususan senin asrının inkırazıyla seni terk edip arka çeviren ve bahusus berzah seferinde arkadaşlık etmeyen ve hususan seni kabir kapısına kadar teşyî etmeyen, hususan bir iki sene zarfında ebedî bir firakla senden ayrılıp günahını senin boynuna takan, hususan senin rağmına olarak husulü ânında seni terk eden fâni şeylerle kalbini bağlamak kâr-ı akıl değildir.
Eğer aklın varsa, uhrevî inkılâbâtında, berzahî etvârında ve dünyevî inkılâbâtının müsâdemâtı altında ezilen, bozulan ve ebedî seferde sana arkadaşlığa muktedir olmayan işleri bırak, ehemmiyet verme, onların zevâlinden kederlenme.
Sen kendi mahiyetine bak ki: Senin lâtifelerin içinde öyle bir lâtife var ki, ebedden ve Ebedî Zattan başkasına razı olamaz. Ondan başkasına teveccüh edemiyor. Mâsivâsına tenezzül etmez. Bütün dünyayı ona versen, o fıtrî ihtiyacı tatmin edemez. O şey ise, senin duygularının ve lâtifelerinin sultanıdır. Fâtır-ı Hakîmin emrine mutî olan o sultanına itaat et, kurtul.
------------------------------------------------
İnsan fani, hayatı son bulacak
İçinde yaşadığı dünya da harab olacak
İnsan fani olsa da kalbi son bulmayacak
Dünya harab olsa da sonsuz bir aleme açılacak
İnsanın düşkün olduğu maddi her varlık, kabir kapısında onu yanlız bırakacak, ölüm sonrası yolculuğunun hiç bir aşamasında beraberinde bulunmayacak
İnsanın kalbi ise sonsuzluga meftun, başka bir şeyle asla mutlu olamayacak
Üstelik bu fani şeyler giderken günahlarını da insanın boynuna fazlalık olarak bırakacak, yükünü ağırlaştıracak
Bu durumda insan fani hiç bir şeyde huzur bulamayacak
Demek ki huzursuzluğun esas menşei, insanın, fani olan şeylere, sonsuza kadar sahip olacakmış gibi bağlanması...
ANLAŞILIYOR Kİ İNSAN RUHUNUN VE PSİKOLOJİK YAPISININ HUZURA KAVUŞMASI İÇİN, VİCDANININ VE ZİHNİNİN, FANİ MADDİ ZEVKLERDEN MANEVİ İNANÇ, DUYGU VE DÜŞÜNCELERE YÖNLENDİRİLMESİ GEREKMEKTEDİR...
YAPILMASI GEREKEN NE OLABİLİR:
Zihin eğitimi yapalım.
Zihnimizi MANEVİ SORGULAMALARA alıştıralım.
Bu sorgulamada Rabbimizin "Size iki göz ve dil vermedik mi?" ayetinde buyurduğu gibi gözlerimizi dilimizi kullanabiliriz.
Önümüze konan bir yemeği önce gözle süzeriz. Bu bir görsel dış sorgulamadır. Servislerde bu yüzden temizlik kadar düzen ve intizama, görüntüye ve göz zevkine de yeterince hassasiyet gösterilir. Görüntüsü iğrenç bir tabağa kimse elini ve dilini uzatmaz.
Burnumuz da benzer işlevi görür ve yiyeceğin kokusunu sorgular, kabul ya da red eder.
Dilimiz yemeğin tadını tuzunu ne güzel de sorgular!..
Zihnimiz ve mantığımız konuların tutarlılığını, sağduyu da denilen vicdanımız olayların ve davranışların ahlakiliğini hep irdeler durur.
Bu bedensel, ruhsal ve bilinçle ilgili fonksiyonlar yerine getirilmezse ve olumsuz sonuçlarla karşılaşırsak, huzursuz ve mutsuz olan yine kendimiz oluruz...
Çünkü sorgulamadık!...
Psikolojik rahatsızlıkların temelinde bulunan temel bir olguyu böylece tesbit etmiş olabiliriz: SORGULAMAMAK!...
Sorgulamadan inanmak, bilinçaltımıza yerleşmesine izin vermek, bilinç savaşçımızı yeterince görev çağırmamak...Bilinçsizce duygularımızın ve düşüncelerimizin bizi esir almasına izin vermek...
İşte AKIL ve VİCDAN kontrolünden ve sorgulamasından geçmesi gereken esas konular:
Fani ben...Fani dünya...
Baki ben... Baki dünya...
Ben ve O...
AKIL SORGULAMASI ve VİCDAN SORGULAMASI
Ben öleceğim
Dünya da ölecek
Ölmeyecek ne var?
Ruhum var
Ebedi alem var
Ruhumun Sahibi Rabbim var!
Ben gideceğim
Mezara gireceğim
Benimle oraya girecek ve girmeyecek ne var?
Beni üzen ne var?
Dünyalıklar var!
Ben baki olacağım
Onlar fani kalacak
Bunda üzülecek ne var?
Aklım sorguluyor ve diyor ki:
Bir saatlik, bir günlük, bir aylık, yıllık ömürlük fani kötü zevkleri terk edeceksin, sonsuz lezzetleri kazacanacaksın...
Büyük sonsuz bir kazancın böylesi!...
Üstelik dünyadaki meşru dairedeki keyfine kafi gelen zevklerin de yanında
ikramiyesi...
Aklım sorguluyor ve diyor ki:
Bir yanda idam sehpası kurulmuş insanlar birer birer ölüm basamaklarına çıkarılıp dururken, benim burada günah zevklerine dalmam akıl ve mantıkla izah edilir şey değil!..
Vicdanım da sorguluyor ve diyor ki:
Beni seven biri var
Sevdiği her şeyden o kadar belli ki
Evren kadar bana koşturduğu nimetler var!
İçimde benden öte bir duygu var
Dünyanın dünyalıkların yetmediği yerde
Gidip gidip O'na iltica ettiğim sonsuz bir Zat var
Fani her şeyde duyduğum bir sıkıntı bir hüzün var
Dünyalık hiç bir şey içimdeki boşluğu dolduramıyor
O'nu anınca sadece, yüreğimin mutlu olduğu tek O Sultan var
Bu nasıl bir vicdansızlıktır ki, göz göre göre, beni asıl mutlu edecek olan, içimdeki sonsuz mutluluk kaynağının Sahibini görmüyorum, sonlu dünyalıklara yöneliyor, kendimi de çevremi de mutsuz ediyorum...
Aklım da vicdanımda bu sorgulamadan sonra ortak bir karara varır ve şöyle feryat eder:
FANİYİM FANİ OLANI İSTEMEM
ACİZİM ACİZ OLANI İSTEMEM
İSTERİM BİR YAR-İ BAKİ İSTERİM..
HİÇ ENDER HİÇİM
AMA İKİ DÜNYAYI
HEPTEN İSTERİM....
İşte sizlere, Psikolojik rahatsızlıkların başlamasını önleyecek, varsa tedavi edecek müthiş bir akıl ve vicdan sorgulama manifestosu....
Bu akıl ve vicdanın fıtri sesidir, arzusu ve inleyişidir. Bu arzunun kaynağı olmadan, o kaynaktan ruha işrab edilmeden, gönlün bu sızılarının dindirilmesi ve insanın huzur bulması mümkün değildir.
Ezberleyin, yüreğinizde hissedin ve mırıldanmaya başlayın hemen!...
Ve kalbinizdeki ve zihninizdeki değişimi görün...