1. Herbiri birer mucize-i san’at olan mevcudata bakıyoruz ki, hayretnümâ bir derecede suhuletle, kolaylıkla, külfetsiz, dağdağasız, kısa bir zamanda, fakat muciznümâ bir surette icad edilir. Demek hadsiz bir ilim vardır ki, hadsiz suhuletle yapılır. Ve hâkezâ, mezkûr emâreler gibi binler alâmet-i sadıka var ki, şu kâinatta tasarruf eden Zâtın muhit bir ilmi vardır. Ve herşeyi bütün şuûnâtıyla bilir, sonra yapar.
Madem şu Kâinat Sahibinin böyle bir ilmi vardır. Elbette insanları ve insanların amellerini görür ve insanlar neye lâyık ve müstehak olduklarını bilir; hikmet ve rahmetinin muktezasına göre onlarla muamele eder ve edecek.
Ey insan! Aklını başına al, dikkat et: Nasıl bir Zât seni bilir ve bakar, bil ve ayıl! (Mektubat sh: 243)
2. Bütün eşya, bütün ahvaliyle vücuda gelmeden ve geldikten sonra ve gittikten sonra yazılıdır ve yazılıyor. (Sözler sh: 164)
3. Kur’ân’ın dediği gibi, insan, seyyiâtından tamamen mes’uldür. Çünkü seyyiâtı isteyen odur. Seyyiat, tahribat nev’inden olduğu için, insan bir seyyie ile çok tahribat yapabilir, müthiş bir cezaya kesb-i istihkak eder: bir kibritle bir evi yakmak gibi. Fakat hasenatta iftihara hakkı yoktur. Onda onun hakkı pek azdır. Çünkü hasenâtı isteyen, iktiza eden rahmet-i İlâhiye; ve icad eden kudret-i Rabbâniyedir. (Sözler sh: 464)
4. Kader, ilm-i ezelîden olduğu için; ilm-i ezelî, hadisin tabiriyle, manzar–ı âlâdan, ezelden ebede kadar herşey, olmuş ve olacak, birden tutar, ihata eder bir makam-ı âlâdadır. (Sözler sh: 467)
5. Ey abdim, ihtiyarınla hangi yolu istersen, seni o yolda götürürüm. Öyleyse mes’uliyet sana aittir. (Sözler sh: 468)
6. Kadere iman, imanın erkânındandır. Yani, “Herşey Cenâb-ı Hakkın takdiriyledir.” (Sözler sh: 468)
7. Vücudundan sonra herşeyin sergüzeşt-i hayatı yazıldığına delil ise, âlemde Kitab-ı Mübîn ve İmam-ı Mübînden haber veren bütün meyveler ve Levh-i Mahfuzdan haber veren ve işaret eden, insandaki bütün kuvve-i hafızalar birer şahittir, birer emâredir. (Sözler sh: 470)
8. Kader, herşeye bir miktar ve o miktara göre bir kalıp vermiştir. Feyyaz-ı Mutlaktan aldığı feyze olan kabiliyeti o kalıba göredir. (Mesnevî-i Nuriye sh: 181)
9. İmam-ı Mübin, ilim ve emr-i İlâhînin bir nev’ine bir ünvandır ki, âlem-i şehadetten ziyade âlem-i gayba bakıyor. Yani, zaman-ı halden ziyade, mazi ve müstakbele nazar eder. Yani, herşey