NUR DERSi - NUR DERSLERi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

NUR DERSi - NUR DERSLERi


 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
EN SON PAYLAŞILAN KONULAR
Konu Yazan GöndermeTarihi
Ptsi Mart 16, 2009 11:19 am
Ptsi Mart 16, 2009 11:19 am
Paz Mart 15, 2009 2:38 pm
Cuma Mart 13, 2009 1:54 pm
Cuma Mart 13, 2009 1:52 pm
Cuma Mart 13, 2009 1:50 pm
Perş. Mart 12, 2009 7:30 pm
Perş. Mart 12, 2009 11:55 am
Perş. Mart 12, 2009 11:53 am
Perş. Mart 12, 2009 10:53 am
Salı Mart 10, 2009 11:46 am
Paz Mart 08, 2009 10:41 pm
C.tesi Mart 07, 2009 4:18 pm
Perş. Mart 05, 2009 1:29 pm
Perş. Mart 05, 2009 1:21 pm
Perş. Mart 05, 2009 11:12 am
Perş. Mart 05, 2009 12:34 am
Perş. Mart 05, 2009 12:32 am
Perş. Mart 05, 2009 12:32 am
Perş. Mart 05, 2009 12:31 am
Perş. Mart 05, 2009 12:31 am
Perş. Mart 05, 2009 12:28 am
Perş. Mart 05, 2009 12:28 am
Perş. Mart 05, 2009 12:27 am
Perş. Mart 05, 2009 12:27 am

 

 MÜSLÜMANLARA AŞILANAN HAYAT

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
NurDersi
MuHakkiK
MuHakkiK
NurDersi


Mesaj Sayısı : 709
Kayıt tarihi : 30/01/09

MÜSLÜMANLARA AŞILANAN HAYAT Empty
MesajKonu: MÜSLÜMANLARA AŞILANAN HAYAT   MÜSLÜMANLARA AŞILANAN HAYAT Icon_minitimeC.tesi Ocak 31, 2009 8:20 pm

Cemiyet hayatını çeşitli cihetlerle tesiri al­tına ala­cak sefih ve gafletli bir hayatı aşıla­makla, müslüman kit­leyi gaflete ve fitneye dü­şürmeyi plânlayan gizli cere­yana karşı Bediüzzaman Hazretleri şu ikazları ya­par:


«Bu fırtınalı zamanın hissi ibtal eden ve be­şerin na­zarını âfâka dağıtan ve boğan ce­re­yanlar, ibtal-i his nev’inden bir sersemlik vermiş ki; ehl-i dalâlet ma­nevî azabını muvakkaten tam hissedemiyor. Ehl-i hidayete dahi gaflet basıyor, hakiki lezzetini tam takdir edemi­yor.» (Şualar sh: 678)


«Gaflet, hissi ibtal ediyor. Ve bu za­manda öyle bir derecede ibtal-i his etmiş ki, bu elîm ele­min acısını ehl-i medeniyet his­setmiyorlar. Fakat has­sasi­yet-i ilmiyenin tezayüdüyle ve her günde otuzbin ce­nazeyi gösteren mevtin ikazatıyla o gaf­let perdesi parçalanıyor. Ecnebilerin tagutlarıyla ve fünun-u tabi­iyeleriyle dalâ­lete gidenlere ve onları körükörüne tak­lid edip ittiba edenlere binler nefrin ve teessüf­ler!» (Lem’alar sh: 120)


«Şu medeniyet-i sefihe, küre-i arzı bir tek şehir hükmüne getirip ahalisi birbi­riyle tanışmakta, her sa­bah ve akşam ga­zete­lerle günahları ve mala­ya­niyatı birbi­rine nakledip öğretmektedirler. İşte bu se­fih me­deniyet sebebiyle, gaflet perdesi o ka­dar ka­lınlaşmış ve onun süs ve fantazi­yele­riyle hicab o ka­dar kesafet peyda etmiş­tir ki; âdeta yırtılmaz bir hale gel­miş. Çok bü­yük bir himmetin sarfı lâzımdır, tâ yır­tılsın.


Hem dahi o medeniyet-i habise, be­şerin ru­huna dünyaya bakan hadsiz men­fez ve ihtiyacat deliklerini açmıştır. Cenab-ı Hakk’ın hususî lütfuna mazhar ol­muş olan­lardan başka, bu delikleri kapa­mak, ga­yet çetin ve müşkil olmuştur.» (Mesnevi/Tercüme: A.Badıllı sh: 246)


Kur’an (İbrahim Sûresi, 14:3.) âyetinin bir kısmı olan « يَسْتَحِبُّونَ الْحَيَوةَ الدُّنْي bahsinde denilmiş ki: Bu as­rın bir hassası şudur ki; hayat-ı dünyeviyeyi, ha­yat-ı bakiyeye bilerek tercih ettiri­yor. Yani kırıla­cak bir cam parçasını, baki elmaslara bildiği halde ter­cih etmek bir düstur hükmüne geçmiş. Ben bun­dan çok hayret edi­yor­dum. Bu günlerde ihtar edildi ki: Nasıl bir uzv-u in­sanî hasta­lansa, yaralansa sair âza vazife­lerini kıs­men bı­rakıp onun imdadına ko­şar; öyle de, hırs-ı hayat ve hıfzı, zevk-i hayat ve aşkı ta­şıyan ve fıtrat-ı insaniyede dercedilen bir ci­haz-ı insa­niye, çok esbab ile yaralan­mış, sair letaifi kendiyle meşgul edip sukut et­tirmeye başla­mış; va­zife-i hakiki­yelerini on­lara unutturmağa çalışı­yor.


Hem nasılki bir cazibedar, sefi­hane ve sar­hoşane şa’şaalı bir eğlence bu­lunsa, çocuklar ve serseriler gibi büyük ma­kamlarda bulunan insanlar ve mesture ha­nımlar dahi o cazibeye kapılıp hakiki va­zife­le­rini tatil ederek iştirak ediyorlar; öyle de, bu asırda hayat-ı in­sa­niye, hususan ha­yat-ı içtimaiyesi öyle deh­şetli fakat ca­zibeli ve elîm fakat meraklı bir vaziyet almış ki; in­sanın ulvi latifelerini ve kalb ve ak­lını, nefs-i emmare­sinin arkasına düşürüp per­vane gibi o fitne ateşlerine dü­şürttürüyor.


Evet hayat-ı dünyeviyenin muhafa­zası için zaru­ret derecesinde olmak şartıyla bazı umûr-u uh­revi­yeye muvakkaten tercih edilmesine ruhsat-ı şer­’iye var. Fa­kat yalnız bir ihtiyaca binaen, helâkete sebe­biyet ver­miyen bir zarara göre tercih edilmez, ruhsat yok­tur. Halbuki bu asır, o damar-ı insanîyi o de­rece şı­rınga etmiş ki; küçük bir ihti­yaç ve adi bir zarar-ı dünyevî yüzün­den elmas gibi umûr-u dini­yeyi terke­der. Evet insaniyetin yaşamak damarı ve hıfz-ı hayat cihazı, bu asırda israfat ile ve iktisad­sızlık ve kanaatsızlık ve hırs yü­zünden bereketin kalkma­sıyla ve fakr u zaruret, maişet ziyadeleş­me­siyle o derece o damar yaralanmış ve şerait-i ha­ya­tın ağır­laş­masıyla o derece zedelenmiş ve mü­tema­di­yen ehl-i dalalet nazar-ı dikkati şu hayata celb ede ede o derece nazar-ı dikkati ken­dine celbetmiş ki; edna bir hacat-ı hayati­yeyi, büyük bir mes’ele-i dini­yeye tercih et­tiriyor.» (Kastamonu Lâhikası sh: 104)


«Bu acib asrın hayat-ı dünyeviyeyi ağırlaş­tır­ması ve yaşamak şeraitini ağır­latması ve çok et­mesi ve ha­cat-ı gayr-ı za­ruriyeyi, görenekle tiryaki ve mübtela et­mekle hacat-ı zaruriye derecesine ge­tirme­siyle, ha­yatı ve yaşamayı, herkesin her vakitte en büyük mak­sad ve gayesi yapmıştır. Onunla ha­yat-ı diniye ve ebe­diye ve uhreviyeye karşı ya sed çeker veya ikinci, üçüncü dere­cede bırakır. Bu ha­tanın cezası olarak öyle dehşetli bir tokat yedi ki, dünyayı başına Cehennem eyledi. İşte bu dehşetli musibette, ehl-i di­yanet dahi büyük bir vartaya dü­şüyorlar ve kıs­men an­lamıyorlar.


Ezcümle, ben gördüm ki; ehl-i diya­net belki de ehl-i takva bir kısım zatlar, bi­zimle gayet ciddi alâka­darlık peyda ettiler. O bir-iki zatta gördüm ki; diyaneti ister ve yap­masını sever, ta ki hayat-ı dün­yeviye­sinde muvaffak olabilsin, işi rastgel­sin. Hattâ ta­rikatı keşf ve keramet için is­ter. Demek âhiret ar­zusunu ve dini ve­za­ifin uhrevî meyvele­rini, dünya hayatına bir dir­sek, bir basamak gibi yapı­yor. Bilmiyor ki, saadet-i uhreviye gibi saadet-i dünyevi­yeye dahi medar olan hakaik-ı di­niyenin fe­vaid-i dün­yeviyesi, yalnız müreccih (tercih edici) ve teşvik edici derecesinde olabilir. Eğer il­let de­recesine çıksa ve o amel-i hayrın yap­ma­sına sebeb o fa­ide olsa, o ameli ibtal eder; lâakal ihlası kırılır, se­vabı kaçar.» (Kastamonu Lâhikası sh: 109)

«İhtar: İbadetin ruhu, ihlastır. İhlas ise, yapılan ibadetin yalnız emredildiği için yapılmasıdır. Eğer başka bir hikmet ve bir faide ibadete illet göste­rilse, o ibadet bâtıldır. Faideler, hikmetler yalnız mürec­cih olabilirler; illet olamazlar.» (İşarat-ül İ’caz sh: 85)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://nurdersi.forummum.com
 
MÜSLÜMANLARA AŞILANAN HAYAT
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» VAKF-I HAYAT VE FEDAKARLIK ESASI
» ÇOK MERAK EDİLEN BEŞ HAYAT TABAKASI

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
NUR DERSi - NUR DERSLERi :: RİSALE-İ NUR ÖZEL BÖLÜM :: AHİRZAMAN VE KIYAMET ALAMETLERİ ÖZEL BÖLÜM-
Buraya geçin:  
lemalarnuru@hotmail.com
Powered by phpBB © phpBB Group
Copyright © 2007 By Admin & Administrator
©PhPBB
Yeni bir forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Cookies | Son tartışmalar