Kardeşim, artık risaleleri ne elle, ne de teksirle yetiştiremiyoruz. Çok talep var. Risale-i Nur’ların matbaada basılması hususunda manevî ihtar aldım” dedi.
Ve talebesine Sözler’in daktilo edilmiş bir nüshasıyla birlikte 1200 lira verdi.
Yıl 1954’tü. Said Özdemir üç arkadaşıyla birlikte Ankara’da Risale-i Nur’ları matbaada bastırmaya başladı.
Tabi bu iş gizli yapılıyordu. O günlerde dinî bir eser bulundurmak, okumak, hele de basmak çok büyük bir suçtu.
Böyle bir atmosferde ve imkânsızlıklar içinde ilk kitap “Sözler” basıldı, ciltlendi. Said Özdemir basılan bu kitabı alarak Üstadı ziyarete geldi.
Bediüzzaman, gelen talebesini kucakladı, kitabı da bağ*rına bastı. Odada dönmeye başladı. Çocuklar gibi sevinmişti. Dünyalar onun olmuştu.
Şöyle diyordu:
“Değil mi ki, bu eserler, bu gelen gençliğin okuyup anlayacağı bir lisanla basıldı. Elhamdülillâh, ben vazifemi yap*tım.”
Ve kitabın fiyatını sordu.
“25 lira Üstadım” dedi Said Özdemir.
Bediüzzaman cüzdanından 25 lira çıkardı, talebesine verdi.
“Üstadım olur mu?” dedi talebesi. “Bu sizin kendi eseriniz. Hem bu işte sizin de paranız var. Bir de para mı vereceksiniz?”
“Evet kardeşim, bu işte ihlâs olması için kendi eserimi, kendi paramla almam lâzım.”
25 lirayı verdi ve bir adet Sözler aldı. Sonra şöyle dedi:
“Yalnız her 25 lirayı verene de vermeyin. 25 kişiye okutturacağım diyenlere verin.”
Risale-i Nur’un asıl fiyatı buydu.