Fethullah Hoca Meselesi
Avni Özgürel, Radikal
28.01.2009
Avni ÖzgürelBediüzzaman Said-i Nursi geçen asrın önemli, hakkında en fazla tartışma yapılan din âlimlerinden biri ve bir müctehid. Burada onun hayatı, yazdığı risaleler, kendisine yöneltilen tenkitler üzerine uzun uzadıya ya da özetlemeye çalışarak bir şeyler söylemek yersiz. Zira uzatmak bir gazete yazısının hacmini aşar, kısa kesmek de yanlış anlamalara yol açabilir. Ayrıca bu makalenin kaleme alınma sebebi Said-i Nursi değil, takipçilerinin oluşturduğu Risale-i Nur şakirtleri topluluğu şemsiyesi altında filizlenen ama zamanla Fetullah Gülen’in adıyla özdeşleşen 'hareket...'
Son birkaç yılda içten içe kabardığını bildiğimiz ama Prof. Binnaz Toprak'ın araştırmasının tetiklediği 'alarm' tablosunun önümüze koyduğu şu: "Fetullah Gülen cemaati tedirginlik verecek boyutta büyümüş, kamu kesiminde, siyasette, eğitimde, medyada ve ekonomide ağırlığını ve etkinliğini artırmış, toplum hayatında hâkim, baskıcı, totaliter bir karakter kazanmıştır."
Hemen ifade edeyim ki, sunulan resim ne Türkiye'nin ne de Fetullah Gülen cemaatinin gerçeği değil. Daha ötesi bu fotoğraf bana, hükme inandırıcılık kazandırmak adına doğruların üzerine ne kadar yanlış hüküm, ne kadar önyargı ve evham etiketi varsa hepsinin yapıştırılmasıyla ortaya çıkarılmış photo-shop ürünü olduğu hissi veriyor.
Geçen bunca yılda söz konusu cemaat büyümedi mi? Büyüdü. Büyümeyle orantılı olarak etkinliği artmadı mı? Arttı. Fetullah Gülen'in adı etrafında oluşan sevgi/sempati/ilgi halesi genişlemedi mi? Genişledi. Bunlar doğru; ama Türkiye'nin hukuk devleti olduğu ve yakın zamanda Fetullah Gülen'le ilgili iddiaların tamamını soruşturan mahkemenin beraat kararı verdiği, bu kararı Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin, ardından Yargıtay Ceza Daireleri Genel Kurulu'nun oybirliğiyle onayladığı da doğru...
Kanaat önderi dediğimiz bir insanın düşüncelerine, önerilerine itibar edilmesini sağlamayı istemesinden, o yolda çaba harcamasından daha tabii ne olabilir? Ortada örgütsel bir yapı olmadığı için sevenlerinin sayısı herkesin hayal gücüne emanet bir kişinin, sadece ne kadar çok sayıda sempatizanı olduğunun önemsenip, ne söylediğinin, ne önerdiğinin, yargı organının hakkında verdiği suç teşkil edecek niyet taşımadığı ve bu yönde bir fiili bulunmadığı kararının önemsenmemesi mantıkla izah edilebilir mi?
Estirilen havaya bakarsanız, Türk milli eğitimi Fetullah Gülen'e emanet; emniyet teşkilatı onun kontrolünde, medya gücü malum, iktidardaki partiyi yönlendiren, muhalefet partilerine sözünü dinleten, yargıda ve orduda etkili olan o. Söylemeye dil varmıyor; varsa 'Devlet dediğimiz aslında Fetullah Gülen' denilecek...
Bir kişiye ya da bir cemaate gerçekte onda var olmayan güç vehmedilmesinin iki bakımdan zararı var. Birincisi, sıkıntı içinde kıvranan insanlar 'Kime ümit bağladıysak hayal kırıklığı yaşadık, madem her şeye hakim olan Hocaefendiymiş, ona bağlanalım, hayatımız kurtulsun' diyebilirler. O takdirde, bu cemaatin büyümesinden tedirgin olanların herhalde hiç arzulamadıkları bir durum doğabilir. İkinci mahsur, cemaatte 'topluma hizmet' söylemini geriye itip, geleneksel İslamcı tezlere sarılarak 'Hazır herkes buna inanırken, demir tavında dövülür' diyen fanatikler çıkabilir. İki durumun da sonuçlarını düşünmek istemem.
Son olarak, bugüne kadar fazla yüksek sesle ifade edilmeyen rahatsızlığın hangi sebeple artık altının çizilmeye başlandığının, ülke çapında mutedil veya aşırı ama dindarlık gayretiyle yapılmış her davranışın 'Fetullahçılık' diye anılmasının sebebi üzerinde durmak istiyorum.
2007 senesi bu bakımdan önemli. Yani, cumhurbaşkanlığı meselesi ve e-muhtırayla başlayan dönem. Bu süreçte ensesinde boza pişirilmek istenen sadece Tayyip Erdoğan ve AKP değildi. Gülen Cemaati, hareketin ortaya çıkışından itibaren ilk kez, o güne kadar titizlikle izlediği siyasette yansızlık tavrını terk edip kontrol ettiği bütün yayın organları üzerinden 'taraf' olduğunu gösterdi. Ve bence daha da önemlisi, devlet çekirdeği başta olmak üzere pek çok çevre bu tavır alışın dindar kitleler üzerinde birinci derece etkili olduğunu gördü. Ama gelin görün ki bu, lehine taraf olunanların da dahil olduğu pek çok mehafilde kuşkunun ve öfkenin kabarmaya başlamasına sebep oldu.