Şimdi bir emr-i vaki' karşisinda bulunuyorum. Benim iaşem için her gün iki buçuk banknot, hem yeniden benim için bir hane -mobilyasiyla beraber ve istedigim tarzda- yaptirmak için emir gelmiş. Halbuki elli-altmiş senelik bir düstur-u hayatim, bunu kabul etmemek iktiza eder. Gerçi Dâr-ül Hikmet-il Islâmiye'de bir-iki sene maaşi kabul ettim, fakat o parayi kitablarimin tab'ina sarfederek ve ekserini meccanen millete verip, milletin malini yine millete iade ettim. Şimdi eger mecbur olsam ve size ve Risale-i Nur'a zarar gelmemek için kabul etsem, yine ileride millete iade etmek üzere saklayacagim. Zaruret-i kat'iyye derecesinde kendime yalniz az bir parça sarfedecegim.
İşittim ki; eğer reddetsem onlar, hususan lehimde iaşem için çalışanlar gücenecekler. Ve aleyhimde olanlar diyecekler: "Bu adam başka yerden iaşe ediliyor." O bedbahtlar, iktisadın hârikulâde bereketini bilmiyorlar ve iki günde beş kuruşluk ekmek bana kâfi geldiğini görmemişler ki, bütün bütün asılsız bir evhama kapılıyorlar. Eğer kabul etsem, yetmiş senelik hayatım gücenecek; ve bu zamandan haber verip tama' ve maaş yüzünden bid'alara giren ve ihlası kaybeden âlimleri tokatlayan İmam-ı Ali Radıyallahü Anh dahi benden küsecek ihtimali var; ve Risale-i Nur'un hakikî ve safi olan ihlası beni de ihlassızlıkla ittiham etmek ciheti var. Ben, hakikaten tahayyürde kaldım. Ben işittim ki; eğer kabul etmesem, beni daha ziyade sıkacaklar ve belki Risale-i Nur'un tam serbestiyetine ilişecekler. Hattâ şimdiki tazyikleri, beni o iaşe tekliflerine mecbur etmek için imiş. Madem hal böyledir.
Madem hal böyledir. اِنَّ الضَّرُورَاتِ تُبِيحُ الْمَحْظُورَاتِ kaidesiyle, zaruret derecesinde olsa, inşâallah zarar vermez. Fakat ben reddettim; re'yinize havale ediyorum.
(Emirdağ - 1 - 24)