ASLINDA, BU cağın, kalem ve söz sahiplerine bıraktığı tek şey var belki de. Demagogluk, pandomim ustalığı ya da manivelacılık.
En büyük gerçekse tek kareden ibaret.
Gazzeli genç polisin, Akif'in mısrasındaki gibi, kafa, kol, ayak.., arkadaşlarının, paramparça şehit vücutlarından oluşan okul bahçesinde söylediği ilk söz. Hem de kameralardan ısrarla kaçarak: HASBÜNALLAHİ VENİIMELVEKİL.
Evvela şunu hatırda tutmak gerek. Modern(!) hukuk sisteminde suçluların susma hakları mevcutken, şahit ve tanıkların böyle bir hakları yoktur. Yaşananlar karşısında yazılan söz dağının üzerinden baktığımızda gördüklerimiz, o büyük bütünün, önemli bir parçasını oluşturuyor aslında. Buyrunuz:
“Kaldığım ev güvenlik noktasının karşısındaydı. Evin tüm camları kırıldı ve ağır hasar gördü. Abluka nedeniyle evi tamir edecek ne cam ne da başka malzeme var. Evdeki küçük çocuk bayıldı. Sekiz yaşındaki küçük bir çocuk bir saat kadar yerde titredi durdu. Evin önünde, bir arabanın altında iki küçük kızın tamamen yanmış cesetlerini bulduk. Sadece okuldan geliyorlardı. Bu sadece kollektif cezanın ötesinde birşey. Bizlere laboratuvar hayvanları gibi davranıyorlar. İsrail bombardımanı sırasında Beyrut’taydım ve İsrail’in Gazze’deki mesajı da aynı oradaki gibiydi: Sivillerin öldürülmesi. Şimdi bir patlama daha oldu!” (Natalie Abou Shakra (Lübnan) – Uluslararası Dayanışma Hareketi)
"Mart 2007 tarihinde İsrail yanlısı dev lobicilik kuruluşu AIPAC'in Chicago'daki siyaset forumunda hitabında Obama, barış gayretlerinde 'başlangıç noktası'nın 'İsrail'in güvenliğine açık ve güçlü bir adanmışlık' olacağını söylemiş, 'İsrail saldırıya uğradığında, İsrail'in meşru nefs-i müdafaa hakkı için ayağa kalkmalıyız' ifadesini kullanmıştı."
Obama 2006 Ocak'ında İsrail'i ilk ziyaretinde Lübnan sınırındaki Hizbullah füzelerine hedef olmuş bir yerleşim yerine de götürülmüştü. Ve geçen temmuzda konuyla ilgili şu açıklamayı yapmıştı: "Eğer birisi gece iki kızımın uyuduğu evime roketler gönderiyorsa, ben onu durdurmak için gücümün yettiği her şeyi yaparım... İsraillilerden de aynısını yapmasını beklerdim." (Ali Aslan, Zaman)
İki yıl önce bir grup gazeteci bir davetle İsrail’e gittik. Hemen her düzeyde İsrail yetkilisiyle görüştük. Her görüşmenin sonunda, İsraillilerin dışarıdan göründüğünden çok farklı bir ruh hali içinde olduğunu fark ediyordum. İsrailliler, her an Filistinlilerden gelecek bir saldırının endişesini yaşıyorlardı. Saldırı ve kuşatılmışlık korkusu yaşamlarını zehirliyordu. (Oral Çalışlar, Radikal)
İsrail, Gazzelileri gıdasız ve ilaçsız bırakarak ölümlerine sebebiyet vermekle de kalmıyor, aynı zamanda beyinlerini de açlığa mahkum etmeye çalışıyor. Abluka yüzünden çocukların ders kitaplarını bastıracak mürekkep ve kağıt bile bulunamıyor. BM'nin Filistinli Mültecilere Yardım ve Çalışma Örgütü'nün Gazze'deki operasyonlarını yöneten John Gingin'in kasım ayında Electronic Intifada'ya söylediği gibi, "son aylarda beş aylık bir ateşkes vardı ama bu durum Gazze halkının hiçbir işine yaramadı. Ateşkes sırasında BM olarak bizim tedariklerimiz de o kadar yetersizdi ki, bırakıldığımız gayet güvensiz yerde birkaç günün sonunda gıdamız tükendi.
Ramallah'taki Filistin Otoritesi, "güvenlik kuvvetlerini" İsrail'in yanında direnişçilerle savaştırmaya varıncaya kadar, İsrail'in tüm taleplerini karşıladı. Bunların hiçbiri, tek bir Filistinlinin bile mülkünü ya da rızkını İsrail'in amansız kolonileştirmesinden kurtarmaya yetmedi. Örneğin, El-Kürd ailesini, Doğu Kudüs'teki 50 yıllık evlerinin, yerleşimciler el koyabilsin diye, 9 Kasım tarihinde yıkılmasını seyretmekten kurtaramadı.(The Electronic Intifada, Ali Abunimah)
Erdoğan, şimdi kızgınlıkla "İsrail'le diplomatik teması gereksiz görüyorum" diyor. Onu yine gerekli görsün. Ne kadar çok çocuk açlıktan, bombadan, füzeden kurtarılabilirse.
Ama şunlar neydi; gerekli miydi?
"İsrail savaş sanayi"ne, "Türk Silahlı Kuvvetleri" tanklarının modernizasyonu ihalesi. İsrail'le, Suriye ve İran'ı vurma provalarına gebe ortak tatbikat. İsrail'e askeri ihale vermek için kendi kullandığı F16 ile uçan "Darbe günlüğü defteri" ne kayıtlı (eski) Hava Kuvvetleri Komutanı.
Diplomatik temas yine kalsın; "kana kankalık" kafamıza "tank" etsin!(Umur Talu*Sabah)
Ama, şimdi yine, ‘Pis arablar, 3,5 yahudinin hakkından gelemiyorlar.. Bu arab rejimleri ne güne duruyor?’ gibi lafları geveleyenler de çıkacaktır.. Halbuki, emperyalistler eliyle kurulmamış ve onların elinde oyuncak tek bir arab rejimi var mıdır? Hem, sorumluluk sadece halklarının ve arab rejimlerinin üzerine atılmakla, öteki müslüman halkların ve müslümanlara hükmeden öteki rejimlerin sorumlulukları ortadan kalkacak mıdır? (Selahhattin Eş Çakırgil, Haksöz)
Bu tabloda asıl bakılması gereken yer, geçen hafta İsrail Dışişleri Bakanı Tzippi Livni’nin operasyonu iletmek üzere gittiği Mısır. 24 Aralık tarihli El Kuds el Arabi gazetesine bakılırsa, Mısır istihbarat şefi Ömer Süleyman da İsrail Savunma Bakan-lığı’ndan Amos Gilad’la görüşüp ‘Hamas’ı devirme hedefli sınırlı bir Gazze operasyonuna karşı olmadıklarını’ iletivermiş. (Ceyda Karan, Radikal)
Türk Hava Kuvvetleri ile İsrail Havva Kuvvetleri 1992'den beri stratejik bir işbirliği içinde değil mi?
Türk Deniz Kuvvetleri ile İsrail Deniz Kuvvetleri de böyle bir işbirliği sergilemiyor mu?
Gazze'yi bombalayan İsrailli savaş pilotları Türkiye semalarında eğitilmiyor mu?
Gazze açıklarında 'Filistinlilere aş ve ilaç gitmesin' diye bekleyen ve zaman zaman Gazze'yi topa tutan İsrail savaş gemileri Akdeniz'de Türk savaş gemileriyle ortak askeri tatbikatlara çıkmıyor mu?
İsrail, savaş kabiliyetini (daha doğrusu soykırım kabiliyetini) geliştirirken, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sunduğu imkânlardan istifade etmiyor mu?
Suriye'yi bombalayan İsrail savaş uçakları Türkiye'nin hava sahasını kullanmamışlar mıydı?(Hakan Albayrak, Yeni Şafak)
İsrail vuruyor, öldürüyor, yakıyor, yıkıyor. Biz 1,5 milyar Müslüman kimimiz kadınlar gibi ağlıyor, kimimiz hissizleşmiş olarak seyrediyoruz. Arun aleyna!... (Ali Bulaç, Zaman)
***
Günler akıyor. Ve dünyanın bütün sesleri birikiyor o kuyuya.
Ve mesela, Marmara FM'de, bir bayan programcı, sabah kuşağında yayınlanan programında, bütün o izlediğimiz görüntüler sonrasında şu cümleleri kurabiliyor:
"Fakat onlar bizi arkadan vurmuşlardı tarihte. Ne yapabiliriz ki duadan başka."
(Ki aynı saatlerde Amerika'daki bir gösteride "kendilerini arkadan ve önden gerekli biçimde vurmuş olan Araplar için bazı Museviler ve Hıristiyanlar "bir destek organizasyonunda" en ön sıralarda yer alıyorlardı. Ve yine mesela, Yeni Şafak gazetesi istikrarlı biçimde, Hamas direnişcileri için militan ifadesini kez be kez kullanmaya devam etti.
***
Günler akıyor evet.
Yakub'un gözleri kan içinde.
Aylardan Muharrem.
İsmail Halis
] 
Konu: Kıyametin Kerbela Kareografisi 
Çarş. Şub. 04, 2009 8:58 pm