Abdülvahit Mutkan beyin Üstad Bediüzzaman’ın yakın talebelerinden merhum Refet Barutçu(1886-1975) beyden dinlediği şu hatıra Bediüzzaman hazretlerinin tevazusuna ve kişilere uygun konuşmasına güzel bir misal: “Eski dersiamlardan Mahmud Kâmil bey Beyazıt camiinde öğle vaktinde bir saat vaaz verir,Beyazıt camii ağzına kadar dolardı. Gençlik mahkemesi münasebeti ile İstanbul’a gelen üstadımızı Mahmud Kamil bey ile Akşehir palas otelinde ziyarete gittik. Üstad’ın oturduğu odaya kontrplak döşenmiş, içeriye ayakkabılar çıkarılarak giriliyor.
Avukatlık da yapan Mahmud Kamil bey boylu, poslu çok heybetli bir zat. Odaya girdikleri zaman Üstad,“Kamil beye kürsü getirin” diyerek sandalye getirtip, karyolanın karşısına, sandalyeye oturttu. Odadaki diğer misafirler yerde diz çökerek oturdular. Mahmud Kamil bey kendini tanıttı, avukatlık yaptığını anlattı. Ayrıca bir eski hatıraya temasla,“Ben Urfa’da tahsilime devam ederken, siz Van’da ders okutuyordunuz.Ben sizden ilm-i maani ve Beyan dersi almak için Van’a gelmeye hazırlandım, fakat nasip olmadı” deyince Üstad: “Ben bu kardaşıma ders verecek iktidarda değilim” deyince, o heybetli, uzun boylu zat kendini sandalyadan yere atıp, diz çöktü ve üstadımızın yine ellerinden öptü. Üstad devamla: “Fakat Kur’an’ın bu asrın fehmine bir dersi olan Risale-i Nur hepimize ders veriyor” dedi. Bir Üniversiteli nur talebesine Gençlik Rehberindeki Hüve nüktesini okuttu. Bazı yerleri de izah etti. Bu dersi dinleyen Kamil bey heyecanlanarak benim dizime dokundu ve: “İşte âlim bu eserin sahibine derler, bize âlim demezler” dedi.