İlim istemek, bilhassa iman ilmini tahsil etmek her müslümanın üzerine farzdır. İşte bu ilmi en mükemmel şekilde avamdan havassa kadar her sınıf halkın anlayabileceği şekilde ders veren risale-i nurdur.
Risale-i nur ders verdiği mevzular ve istihdam ettiği maksad itibariyle faikiyetini bize teslim ettirmektedir. Belağat ve fesahat nokta-i nazarından da bu eserler en ulvî bir şahikadır. Risale-i nurda öyle ilmi bir kuvvet vardır ki; en muannid dinsizleri dahi ilzam ve iskat eder ve neşrine mani olan bütün insan kuvvetleri onun karşısında aciz kalarak mağlubiyete düçar olur.
Risale-i nur imani ve islâmî meseleleri en safi en parlak ve berrak bir surette ders vermesiyle temayüz etmiş olan bir şaheserdir. İslâmî bir eseri muhakeme ederken o eserin ders verdiği esasat-ı diniyeyi ve semere verdiği neticeleri düşünmeliyiz. İşte risale- nuru bu nokta-i nazara göre muhakeme ettiğimiz zaman görülüyor ki, onunla tenevvür edenlerde her türlü şüphe ve vesveselerden uzak canlı ve kuvvetli bir kanaat-ı imaniye husule gelmektedir. Risale-i nur allah yolunda kur’anın elmas kılıncı olan iman hakikatlariyle cihad etmeyi öğretir. İmanı takviye eder. Manevi terakkiyatı sağlar. Fenalığa karşı iyilik ve fazileti merhamet ve şefkati birlik ve beraberliği ders verir. Afv ve safvı ders verir bütün bunları bir mükâfat beklemiyerek ve münhasıran allah rızasını gözeterek ifa etmeyi esas tutar.
Risale-i nur ateşli ve ateşin bir kitaptır ki. Onu okuyan insanların ruhları alevlenir, nur-u imanla parlar ve dolar. Bu nadide eserin şayan-ı hayret olan intişarına en birinci saik ve sebep hak ve hakikatı gayet saf ve berrak bir surette izah ve isbat ederek, kalb ve dimağlara yerleştirmesidir.