NUR DERSi - NUR DERSLERi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

NUR DERSi - NUR DERSLERi


 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
EN SON PAYLAŞILAN KONULAR
Konu Yazan GöndermeTarihi
Ptsi Mart 16, 2009 11:19 am
Ptsi Mart 16, 2009 11:19 am
Paz Mart 15, 2009 2:38 pm
Cuma Mart 13, 2009 1:54 pm
Cuma Mart 13, 2009 1:52 pm
Cuma Mart 13, 2009 1:50 pm
Perş. Mart 12, 2009 7:30 pm
Perş. Mart 12, 2009 11:55 am
Perş. Mart 12, 2009 11:53 am
Perş. Mart 12, 2009 10:53 am
Salı Mart 10, 2009 11:46 am
Paz Mart 08, 2009 10:41 pm
C.tesi Mart 07, 2009 4:18 pm
Perş. Mart 05, 2009 1:29 pm
Perş. Mart 05, 2009 1:21 pm
Perş. Mart 05, 2009 11:12 am
Perş. Mart 05, 2009 12:34 am
Perş. Mart 05, 2009 12:32 am
Perş. Mart 05, 2009 12:32 am
Perş. Mart 05, 2009 12:31 am
Perş. Mart 05, 2009 12:31 am
Perş. Mart 05, 2009 12:28 am
Perş. Mart 05, 2009 12:28 am
Perş. Mart 05, 2009 12:27 am
Perş. Mart 05, 2009 12:27 am

 

 Yalvarmayı Öğreniyorum Yalvarmayı Öğrenelim

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
NurDersi
MuHakkiK
MuHakkiK
NurDersi


Mesaj Sayısı : 709
Kayıt tarihi : 30/01/09

Yalvarmayı Öğreniyorum Yalvarmayı Öğrenelim Empty
MesajKonu: Yalvarmayı Öğreniyorum Yalvarmayı Öğrenelim   Yalvarmayı Öğreniyorum Yalvarmayı Öğrenelim Icon_minitimeÇarş. Şub. 25, 2009 12:45 pm

Hayatı verene ve besleyene perestiş edip yalvarmaktır. Ona tevekkül edip emniyet etmektir.
(Sözler - 23)

Yalnız bir asker gibi ALLAH namına işlemeli, başlamalı. Ve ALLAH hesabıyla vermeli ve almalı. Ve izni ve kanunu dairesinde hareket etmeli, sükûnet bulmalı. Kusur etse, istiğfar etmeli. Yâ Rab! Kusurumuzu afvet, bizi kendine kul kabul et, emanetini kabzetmek zamanına kadar bizi emanette emin kıl. Âmîn demeli ve ona yalvarmalı...
(Sözler - 29)

Evet, bütün yeryüzünü bir sofra-i nimet eden ve bahar mevsimini bir çiçek destesi yapan ve o sofranın yanına koyan ve üstüne serpen bir Cevvad-ı Kerim'in misafirine fakr ve ihtiyaç, nasıl elîm ve ağır olabilir? Belki fakr ve ihtiyacı, hoş bir iştiha suretini alır. İştiha gibi fakrın tezyidine çalışır. Onun içindir ki: Kâmil insanlar, fakr ile fahretmişler. Sakın yanlış anlama! ALLAH'a karşı fakrını hissedip yalvarmak demektir. Yoksa fakrını halka gösterip, dilencilik vaziyetini almak demek değildir.
(Sözler - 32)

"Ey bizi nimetleriyle perverde eden sultanımız! Bize gösterdiğin nümunelerin ve gölgelerin asıllarını, menba'larını göster. Ve bizi makarr-ı saltanatına celbet. Bizi bu çöllerde mahvettirme. Bizi huzuruna al. Bize merhamet et. Burada bize tattırdığın leziz nimetlerini orada yedir. Bizi zeval ve teb'îd ile tazib etme. Sana müştak ve müteşekkir şu muti raiyetini başı boş bırakıp i'dam etme." diyor ve pek çok yalvarıyor. Sen de işitiyorsun. Acaba bu kadar şefkatli ve kudretli bir padişah, hiç mümkün müdür ki; en edna bir adamın en edna bir meramını ehemmiyetle yerine getirsin, en sevgili bir yaver-i ekreminin en güzel bir maksudunu yerine getirmesin?
(Sözler - 52)

Bak hem öyle yüksek bir fîzâr-ı istimdadkârane ile istiyor ve öyle tatlı bir niyaz-ı istirhamkârane ile yalvarıyor ki: Güya bütün mevcudata, semavata, arşa işittirip vecde getirip duasına: "Âmîn, ALLAHümme âmîn" dedirtiyor.
(Sözler - 71)

İnsanın vazife-i fıtriyesi; taallümle tekemmüldür, dua ile ubudiyettir. Yani: "Kimin merhametiyle böyle hakîmane idare olunuyorum? Kimin keremiyle böyle müşfikane terbiye olunuyorum? Nasıl birisinin lütuflarıyla böyle nazeninane besleniyorum ve idare ediliyorum?" bilmektir ve binden ancak birisine eli yetişemediği hacatına dair Kadı-ül Hacat'a lisan-ı acz ve fakr ile yalvarmaktır ve istemek ve dua etmektir. Yani aczin ve fakrın cenahlarıyla makam-ı a'lâ-yı ubudiyete uçmaktır.
(Sözler - 316)


İnsan, küfür ve isyanla tahribat tarafına gidiyor. Az bir hizmetle pek çok işleri yapar. Onun için ehl-i iman, onlara karşı Cenab-ı Hakk'ın inayet-i azîmine muhtaçtır. Çünki on kuvvetli adam, bir evin muhafazasını ve tamiratını deruhde etse, haylaz bir çocuğun o haneye ateş vermeğe çalışmasına karşı, o çocuğun velisine, belki padişahına müracaata, yalvarmağa mecbur olması gibi; mü'minlerin de, böyle edebsiz ehl-i isyana karşı dayanmak için Cenab-ı Hakk'ın çok inayatına muhtaçtırlar.
(Sözler - 465)


Biz umum mevcudat, kalî ve hâlî dillerimizle daimî bağırıp istiyoruz, niyaz edip yalvarıyoruz. Arzularımız yerlerine geliyor, maksudlarımız veriliyor. Demek bize cevab veren sensin.
(Mektubat - 241)

بِيَدِهِ الْخَيْرُ Yani: Bütün hayrat onun elinde, bütün hasenat onun defterinde, bütün ihsanat onun hazinesindedir. Öyle ise hayr isteyen ondan istemeli, iyilik arzu eden ona yalvarmalı...
(Mektubat - 242)


En son NurDersi tarafından Çarş. Şub. 25, 2009 12:47 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://nurdersi.forummum.com
NurDersi
MuHakkiK
MuHakkiK
NurDersi


Mesaj Sayısı : 709
Kayıt tarihi : 30/01/09

Yalvarmayı Öğreniyorum Yalvarmayı Öğrenelim Empty
MesajKonu: Geri: Yalvarmayı Öğreniyorum Yalvarmayı Öğrenelim   Yalvarmayı Öğreniyorum Yalvarmayı Öğrenelim Icon_minitimeÇarş. Şub. 25, 2009 12:45 pm

Başta Fahr-i Âlem Aleyhissalâtü Vesselâm olarak bütün enbiya ve evliya ve asfiya ve ehl-i iman mütemadiyen o Rahîm-i Kerim'den, va'dettiği saadet-i ebediyeyi rica edip yalvarıyorlar ve niyaz edip istiyorlar. Hem bütün esma-i hüsna ile beraber istiyorlar.
(Mektubat - 252)

Şefkat Tokadı Yiyen Müdür Yalvarma İstidadını Şer Hesabına Kullandı Şöyleki :


Bir müdür, kaç vasıta ile yalvardı. Onuncu Söz'den bir nüsha istedi. Ona verdim. O ise, terfi' için dostluğumu bırakıp düşmanlık vaziyeti aldı. Valiye şekva ve ihbar suretinde verdi. Hizmet-i Kur'aniyenin bir eser-i ikramı olarak terfi' değil, azledildi.
(Mektubat - 338)

Kuran Hizmetkarları Hizmetlerini Kuran Namına Allaha Yalvarmak Sureti İle Yapıyorlar Şöyleki


Kur'an-ı Hakîm'in sadık bir hizmetkârı, ne kadar âdi olursa olsun Kur'an namına, en büyük insanlara emirlerini çekinmeyerek tebliğ eder ve en zengin ruhlu olanlara Kur'anın âlî elmaslarını yalvararak mütezellilane değil, belki müftehirane ve müstağniyane satar. Onlar ne kadar büyük olursa olsun, o âdi hizmetkâra, vazife başında iken tekebbür edemezler. Ve o hizmetkâr dahi, onların ona müracaatında, kendine medar-ı gurur bulamaz.. ve haddinden tecavüz etmez.
(Mektubat - 354)


Cümlenin ıslahını niyaz edip Hâlık'a yalvaralım

Hep envâr-ı Kur'aniye olan Sözler'i okuyup anlatalım

Bu yolda bizler de feyz alıp dilşad olalım

Fenayı bekaya tebdilde rıza-yı Bâri'ye kavuşalım

Sad-hezar tahsine lâyık bîbaha fıkra-i Galib

Bu hakikatları söylemekle olur şübhesiz galib.

Binbaşı Âsım
(Rahmetullahi Aleyh)
(Mektubat - 381)

Musibet Ve Hastalıklar ile İmtihan Olursak Yine Yalvarmalıki İhlas Tam Olsun

Evet ibadet iki kısımdır: Bir kısmı müsbet, diğeri menfî. Müsbet kısmı malûmdur. Menfî kısmı ise, hastalıklar ve musibetlerle musibetzede za'fını ve aczini hissedip Rabb-ı Rahîmine ilticakârane teveccüh edip, onu düşünüp, ona yalvarıp hâlis bir ubudiyet yapar. Bu ubudiyete riya giremez, hâlistir. Eğer sabretse, musibetin mükâfatını düşünse, şükretse, o vakit herbir saati bir gün ibadet hükmüne geçer. Kısacık ömrü uzun bir ömür olur. Hattâ bir kısmı var ki, bir dakikası bir gün ibadet hükmüne geçer. Hattâ bir âhiret kardeşim, Muhacir Hâfız Ahmed isminde bir zâtın müdhiş bir hastalığına ziyade merak ettim. Kalbime ihtar edildi: "Onu tebrik et. Herbir dakikası birgün ibadet hükmüne geçiyor." Zâten o zât sabır içinde şükrediyordu.
(Lem'alar - 10)

Diğeri menfî ibadetlerdir ki; hastalıklar, musibetler vasıtasıyla musibetzede, aczini, za'fını hisseder. Hâlık-ı Rahîmine iltica eder, yalvarır. Hâlis, riyasız, manevî bir ibadete mazhar olur.
(Lem'alar - 206)

Üstadımız Anlatıyor ki :

Bana sekiz sene kemal-i sadakatla hiç gücendirmeden hizmet eden Barla'lı Süleyman'ın halasının, bir vakit gözü kapandı. O sâliha kadın, bana karşı haddimden yüz derece fazla hüsn-ü zan ederek, "Gözümün açılması için dua et" diyerek, câmi kapısında beni yakaladı. Ben de, o mübarek ve meczube kadının salahatını duama şefaatçı yapıp, "Ya Rabbi, onun salahatı hürmetine onun gözünü aç" diye yalvardım. İkinci gün Burdur'lu bir göz hekimi geldi, gözünü açtı. Kırk gün sonra yine gözü kapandı. Ben çok müteessir oldum, çok dua ettim. İnşâALLAH o dua, âhireti için kabul olmuştur. Yoksa benim o duam, onun hakkında gayet yanlış bir beddua olurdu. Çünki eceli kırk gün kalmıştı. Kırk gün sonra -ALLAH rahmet etsin- vefat eyledi.
(Lem'alar - 213)


En son NurDersi tarafından Çarş. Şub. 25, 2009 12:47 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://nurdersi.forummum.com
NurDersi
MuHakkiK
MuHakkiK
NurDersi


Mesaj Sayısı : 709
Kayıt tarihi : 30/01/09

Yalvarmayı Öğreniyorum Yalvarmayı Öğrenelim Empty
MesajKonu: Geri: Yalvarmayı Öğreniyorum Yalvarmayı Öğrenelim   Yalvarmayı Öğreniyorum Yalvarmayı Öğrenelim Icon_minitimeÇarş. Şub. 25, 2009 12:45 pm

Yalvarmalıyız !!!


Ve insanın kalbi ve şuuru, bütün kuvvetiyle beka istiyor.. ve lisanı, hadsiz dualarıyla beka için Hâlıkına yalvarıyor..
(Lem'alar - 369)


اَللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى اۤلِ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ بِعَدَدِ كُلِّ دَاءٍ وَدَوَاءٍ وَبَارِكْ وَسَلِّمْ عَلَيْهِ وَعَلَيْهِمْ كَثِيرًا كَثِيرًا

nin ehemmiyeti yüzündendir ki, insanın hikmet-i hilkatı ve sırr-ı câmiiyeti ise; her zaman, her dakika hâlıkına iltica ve yalvarmak ve hamd ve şükür etmek olduğundan, insanı dergâh-ı İlahiyeye kamçı vurup sevkeden en keskin ve müessir saik, hastalıklar olduğu gibi; insanı, kemal-i şevk ile şükre sevkeden ve tam manasıyla minnetdar edip hamdettiren tatlı nimetler ise, başta şifalar ve devalar ve âfiyetler olduğundan bu salavat-ı şerife gayet müşerref ve manidar olmuştur. Ben bazan بِعَدَدِ كُلِّ دَاءٍ وَدَوَاءٍ dedikçe, küre-i arzı bir hastahane suretinde ve maddî ve manevî bütün dertlerin ve ihtiyaçların dermanlarını ihsan eden Şâfî-i Hakikî'nin pek aşikâr bir mevcudiyetini ve küllî bir şefkatini ve kudsî ve geniş bir rahîmiyetini hissediyorum.
(Şualar - 8 )

Ve zîruhlar, insanlara müsahhardır, onlara yardım ediyorlar.. ve insanlar fıtraten Hâlıkını pek ciddî severler ve Hâlıkları onları hem sever, hem kendini onlara her vesile ile sevdirir.. ve insanın istidadı ve cihazat-ı maneviyesi, başka bir bâki âleme ve ebedî bir hayata bakıyor.. ve insanın kalbi ve şuuru, bütün kuvvetiyle beka istiyor.. ve lisanı, hadsiz dualarıyla beka için Hâlıkına yalvarıyor; elbette ve herhalde, o çok seven ve sevilen ve mahbub ve muhib olan insanları dirilmemek üzere öldürmekle, ebedî bir muhabbet için yaratmış iken, ebedî bir adavetle gücendirmek olamaz ve kabil değildir.
(Şualar - 55)


Cenabı Hakka Yalvarmak İsteklerin Makbuliyetine Sebeb Olur

Bir zaman, müslim olmayan bir zât, tarîkattan hilafet almak için bir çare bulmuş ve irşada başlamış. Terbiyesindeki müridleri terakkiye başlarken, birisi keşfen mürşidlerini gayet sukutta görmüş. O zât ise ferasetiyle bildi, o müridine dedi: "İşte beni anladın." O da dedi: "Madem senin irşadın ile bu makamı buldum, seni bundan sonra daha ziyade başımda tutacağım." diye Cenab-ı Hakk'a yalvarmış, o bîçare şeyhini kurtarmış; birdenbire terakki edip bütün müridlerinden geçmiş, yine onlara mürşid-i hakikî kalmış. Demek bazan bir mürid, şeyhinin şeyhi oluyor. Ve asıl hüner, kardeşini fena gördüğü vakit onu terketmek değil, belki daha ziyade uhuvvetini kuvvetleştirip ıslahına çalışmak, ehl-i sadakatın şe'nidir.
(Şualar - 319)

Üstada Zulüm Yaptılar Onu Yalvarttılar Üstad Onlara Haklarını Yine Helal Etti Göz Yaşlarımla Okuyorum Bu Bölümü


Yirmiiki sene eşedd-i zulme hedef olduğumun ve hukuk-u medeniyeden iskat edildiğimin tek bir nümunesi şudur ki: Onbir ay tecrid-i mutlakta hizmetçilerim ve has kardeşlerim bana temas etmemek için şiddetle yasak edilip aleyhimizde müddeiumumî altmış sahife ve mahkeme ellibir sahife iddianame ve kararname yazdıkları halde, çok rica ettiğimizle beraber yalnız iki günde üç-dört saatten başka izin vermediler. Ben yeni hurufu bilmediğimden çok yalvardım ki; benim dilimi bilecek ve bana kararnameyi ve iddianameyi okuyacak ve benim itiraznamemi yazacak bir talebemin yanıma gelmesine izin veriniz. İzin vermediler. Hattâ dört saat yüz yanlışını isbat ettiğimiz iddianameyi ve birkaç ay sonra daha garazkârane bin dereden su toplamak ve yanlış mana vermek ile aleyhimizde pek şiddetli ikinci bir iddianameyi bize dinlettirdikleri halde; çok yalvardım ki, üç sahifecik mukabelemi okumağa müsaade ediniz. İzin vermediler.


Medar-ı hayrettir ki; beni konuştursa idiler, Nur'un dünyaya baktığı nâdir bazı cümlelerini lehimde söyleyecektim. Kararnamede aynı cümleleri, yanlış mana vererek aleyhimde yazmışlar; ben de mahkemeye, verdikleri cezaya mukabil teşekkürname yazdım. Benim bedelime siz, Risale-i Nur'un bir kısım mühim fıkralarını neşredip bir cihette Nurcu olduğunuzu isbat ettiniz. Ben de şimdiye kadar bana hilaf-ı kanun verdikleri azab ve sıkıntıdan onlara hakkımı helâl ettim.
(Şualar - 429)


Evet, bu âlemde görüyoruz ki: Bu zîruhlar, şuuren ve aklen olmasa da hissen, fıtraten hissediyorlar ki; herbiri, hadsiz bir acz ve za'f içinde, hadsiz düşmanları ve incitenleri var ve hadsiz bir fakr ve ihtiyaç içinde, hadsiz hacatı ve matlubları var. İktidarı ve sermayesi binden birine kâfi gelmediğinden, bütün kuvvetiyle bağırır ve ağlar; manen, fıtraten yalvarır; kendine mahsus sesiyle, lisanıyla dualar, niyazlar, bir nevi namazlar, salavatlar ile bir Alîm-i Kadîr dergâhına iltica ederken birden görüyoruz ki; o bağıranların her işini, her ihtiyacını bilen ve her derdini ve zararını anlayıp yalvarmasını, fıtrî duasını işiten Alîm-i Mutlak bir Kadîr-i Hakîm, imdadlarına yetişir, bütün istediklerini yapar. Ağlamalarını gülmeğe, bağırmalarını teşekkürlere çevirir. Bu hakîmane, alîmane, rahîmane yardım, pek parlak bir tarzda ilim ve rahmetin cilveleriyle bir Mücîb-i Mugîs, bir Rahîm-i Kerim'i bildirip o zîruh âleminin bütün salavat ve ubudiyetlerini ona takdim ve tahsis eder manasıyla, Mi'rac-ı Ekber'de Muhammed (A.S.M.) ve mi'rac-ı asgar olan namazlarda onun ümmeti اَلصَّلَوَاتُ اَلطَّيِّبَاتُ لِلَّهِ der.
(Şualar - 645)


Yalvarmaz İsek Bir Çok Nimetten Mahrumiyete Düşeriz Halisen Yalvaralım Sahibi Hakikiye İnşALLAH


Rızk ise; hayattan sonra nimetlerin en büyük bir hazinesi ve şükür ve hamdin en zengin bir menbaı ve ubudiyet ve dua ve ricaların en cem'iyetli bir madeni olmasından, suret-i zahirede mübhem ve tesadüfe bağlı gibi gösterilmiş. Tâ her vakit Rezzak-ı Kerim'in dergâhına iltica ve rica ve yalvarmak ve hamd ve şükür şefaatiyle rızk istemek kapısı kapanmasın. Yoksa muayyen olsa idi, mahiyeti bütün bütün değişecekti. Şâkirane, minnetdarane ricalar, dualar, belki mütezellilane ubudiyet kapıları kapanırdı.
(Şualar - 650)

Nur Talebeleri ALLAH'a Yalvararak Üstadlarına Yardım ettiler

Resail-in Nur'un merkez-i intişarı olan Barla karyesinde ziyade sıkıntı müellifine verildi. Ve hususan küçük mescidine ilişildiği zaman Resail-in Nur şakirdleri kuvvetli bir rica ile dergâh-ı İlahiyeye iltica edip "Ya Rab! Bu müdhiş rü'yayı hayra tebdil eyle" deyip yalvardılar. Herkesin me'yusiyetlerine mukabil pek kuvvetli bir ümid ve rica ile müslümanların kuvve-i maneviyelerini takviye ettiler.
(Şualar - 710)

Kaside-i Ercüzede Hz. Ali Üstada Yalvar Dİyor Ya biz..!!
"Ya Said-el Kürdî! Bin üçyüz ellidört (1354) tarihine yetişirsen Mevlâ-yı Azîminden, o zamanın ve o asrın fitne ve şerlerinden muhafazanı iste ve yalvar."
(Şualar - 736)

Hüsrev Ağabey Yalvarıyor

Cenab-ı Hakkın lûtf u kereminden büyük bir ümit ile yalvarıp istiyoruz ki; sevgili Üstadımız Bediüzzaman Hazretlerinin verdikleri haber-i beşaretle, Türk ve Arap iki hakikî kardeş millet inşâALLAH yakın bir âtide ittihad edecek. Ve o ittihad sayesinde, o müthiş düşmanların Müslümanlar içine saçtıkları fesat tohumları kendi yüzlerine atılacak. Ve zincirler altında inleyen dörtyüz milyon Müslümanlık, yeniden hayat-ı kudsiyye-i İslâmiyye ile, nev-i beşerin başına geçip, sulh ve müsalemet-i umumiyeyi temin edecek, inşâALLAH.

Risale-i Nur'un âciz bir şâkirdi

HUSREV
(Tarihçe-i Hayat - 618)


En son NurDersi tarafından Çarş. Şub. 25, 2009 12:47 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://nurdersi.forummum.com
NurDersi
MuHakkiK
MuHakkiK
NurDersi


Mesaj Sayısı : 709
Kayıt tarihi : 30/01/09

Yalvarmayı Öğreniyorum Yalvarmayı Öğrenelim Empty
MesajKonu: Geri: Yalvarmayı Öğreniyorum Yalvarmayı Öğrenelim   Yalvarmayı Öğreniyorum Yalvarmayı Öğrenelim Icon_minitimeÇarş. Şub. 25, 2009 12:45 pm

Yalvarmayı Yine Öğreniyoruz

Risale-i Nur Külliyatının bir satırından ettiğimiz istifadenin, bir miktar-ı mukabilini dahi ödemeye gücümüz yetişmez. Bunun için, ancak, Cenab-ı Hakka şöyle yalvarmağa karar verdik:

"Yâ Rab! Bizi ebedî haps-i münferidden kurtarıp bâki ve sermedi bir âlemin saadetine nâil edecek bir hakaik hazinesinin anahtarını Risale-i Nur gibi nazirsiz bir eseriyle bahşeden sevgili ve müşfik Üstadımızı, zâlimlerin ve düşmanların su-i kasıdlarından muhafaza eyle, Kur'an ve îman hizmetinde daima muvaffak eyle. Ona sıhhat ve âfiyetler, uzun ömürler ihsan eyle!" diye dua ediyoruz.
(Tarihçe-i Hayat - 642)

Ali Ekber Şah Mektubuna Son Verirken Yalvarıyordu..


Mektuba son verirken, sıhhat için dua eder, Cenab-ı Haktan Müslümanlara emniyet vermesini yalvarırım.

Din Kardeşiniz

SEYYİD ALİ EKBER ŞAH

Sind Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dekanı

Haydarabad - Batı Pâkistan
(Tarihçe-i Hayat - 713)


Çook Mühimdir Burda Yalvaracak Olanlar Müşteriler


Sandıklı tarafında, kemal-i şevk ile ve ciddiyetle faaliyette bulunan Hasan Âtıf kardeşimizin bir mektubundan anladım ki; orada perde altında faaliyetini durdurmak için, bazı hocalar, bir kısım tarîkata mensub adamları vasıta edip fütur veriyorlar. Halbuki mesleğimiz, müsbet hareket etmektir. Değil mübareze, belki başkaları düşünmeye de mesleğimiz müsaade etmiyor. Hem müşterileri de aramağa mecbur değiliz, müşteriler yalvarmalı.
O kardeşimiz, hakikaten hâlis ve tam sadık. Kalemi gibi, kalbi, ruhu da güzel. Fakat birden herşeyi mükemmel ister, onun için biraz sıkıntı çeker. Mümkün olduğu kadar hem ihtiyat etsin, hem de mübtedi' hocalara mübareze kapısını açmasın. İnşâALLAH Cenab-ı Hak onu muvaffak eder. O mıntıkada kendi gibi hâlis rükünleri bulur, belki de bulmuş.
Nur şakirdlerini tebrik ediyoruz. Onların az hizmetlerine çok nazarıyla bakıyoruz. Ben buradan onlarla muhabere ve müşavere edemediğimden; sizler benim bedelime, o kardeşlerimize hem selâmımızı, hem manevî kazançlarımıza haslar dairesinde, Âtıf'ın sadık rüfekası ünvanı altında dâhildirler. Her sabah yanımızda manen bulunuyorlar.

(Kastamonu Lahikası - 243)

Bir Doktorki Neden Niçin Neye Kime Yalvarıyor Mühimdir Tefekkür Edelim..


Hocam, emaneten bendenizde bulunan iki kitabı emrediyorsunuz. Bendeniz de yalvarıyorum ki, gelecek hafta takdim edeceğim. Çünki, küçüğünü iki defa, büyüğünü bir defa okuyabildim. İhatamın darlığı veya aczim dolayısıyla idrakim de kıttır. Binaenaleyh sizin o muhteşem temsillerinizi defalarca daha okumak istiyorum ki, cüz'î küllî bir alâka hasıl olsun. Ya Rab! O ne büyük mantık, o ne büyük müskit beyan ve tarz-ı telakki. Ah Üstadım, bu mübarek dinin mübecceliyetini idrak ve ihata ve takdirde size ve ancak size medyun-u şükranım ve minnetdarım. لِسَبَبٍ مِنَ اْلاَسْبَابِDinî akidelerimin azîm bir inkılabı var. Nur Risalelerinden aldığım dinî ve insanî ve vicdanî ve iktisadî ve ilmî dersler bana hayatta muvaffakıyet verecektir.


Doktor Yusuf Kemal
(Barla Lahikası - 58)


En son NurDersi tarafından Çarş. Şub. 25, 2009 12:48 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://nurdersi.forummum.com
NurDersi
MuHakkiK
MuHakkiK
NurDersi


Mesaj Sayısı : 709
Kayıt tarihi : 30/01/09

Yalvarmayı Öğreniyorum Yalvarmayı Öğrenelim Empty
MesajKonu: Geri: Yalvarmayı Öğreniyorum Yalvarmayı Öğrenelim   Yalvarmayı Öğreniyorum Yalvarmayı Öğrenelim Icon_minitimeÇarş. Şub. 25, 2009 12:46 pm

Hizmetimiz İçin Yalvarmalıyız

İrşad buyurulduğu üzere madem ki, netice ile değil, hizmetle mükellefiz. O halde ümidimizi kesmeyerek, sabr u sükûn ile dua ve niyaz ile dergâh-ı İlahîden yalvarmalıyız. Muhit ilim ve zevalsiz ve nihayetsiz kudret sahibi olan Hâlıkımız iyi yapar, iyilikler halk buyurur inşâALLAH, demeliyiz.
(Barla Lahikası - 84)


Mühim Bir Ruya ve Yalvarma


O akşam yani cumartesi gecesi, âlem-i menamda: Üstadım Atabey'in Zergendere Mescidinde imiş. Sabah namazına gidiyormuşum; tesadüfî bir karakol kumandanı bana dedi ki: "Nereye gidiyorsun?" Câmiye dedim. Beni takiben câmiye o da girdi. Gördüm ki, üstadım bir karyola üzerindedir. Evvelki cemaatımızdan hariç, içeride beş-altı daha jandarma bulunuyor. Cemaat "Lâ ilahe illallahü vahdehu lâ şerike leh... ilh." devam ediyorlar. O beraber girdiğimiz kumandan ise, cemaatımıza karşı "Aman siz ne yapıyorsunuz?" diyerek kendisinin itliğini isbat edip, mağruriyetinden içeriye tükürdü. O anda üstadım o dinsizin yüzüne tükürüp "Git yanımızdan pis!" dedi, tardetti. Hemen o zaman elimi sağ taraftaki deliğe uzattığımda bir kasatura geldi. Hiç meslek ve meşrebimize uymayan, her cihetle muhalif hareket eden Hasan isminde bir adam o kasaturayı alıp ve ucuyla o dinsizi göstererek, "Aman efendim, aman hocam siz yalnız emir buyurunuz, bu dinsizin imhasına sebeb ben olacağım." dedi ve aynı zamanda bir sağ omuzuna, bir de sol omuzuna vurdu ve gitti. Bütün bu dinsizler bunu görünce tevehhüme düşüp "Başımıza bela bulduk, bizden hocanın yanına kimse gitmez. Ancak Edhem Çavuş (Haşiye) var, onu gönderelim, bizim için yalvarsın, yakarsın.. aman biz hepsinden vazgeçtik." dediler.
(Barla Lahikası - 171)

Yalvarmada ki İçtenlik Zekai Ağabeyimiz Ne Güzel Timsal


Evet ehl-i iman için mûcib-i teessür şeyler, kendisini ıslah-ı hale irca' etmek üzere, ubudiyetle Hâlıkına yalvarırken, bir mülhidin uysal bir mahluk gibi sokularak, birkaç zaman hileli etvar gösterdikten sonra, ruhunun çirkinliği ile karşısındakine hücum ederek, kendine onu benzetmek istemelerini ve hattâ karşısındaki mü'min hakkında, sû'-i zan ve sû'-i tefehhüme düştüğünü görmektir.

Ah üstadım, ne vardı, insanlar ya göründüğü gibi olsa, yahut olduğu gibi görünseler idi. Ehl-i irşad, ahkâm-ı Kur'aniyeyi tebliğ hususunda müşkilât çekmeyecek ve inkâr edilmeyecekti. Benim gibi henüz kendini ıslah edemeyenler de, bazı budalaların ruhlarında safiyet ve hüsn-ü insaniyet aramaya çalışmayacaktı.

Aziz üstadım, inşâALLAH Cenab-ı Hak hak ve hakikatın güneş gibi yükseldiğini size ve bize göstersin. Bir zindan hayatına benzeyen, birçok manevî mahrumiyetler içerisinde geçen şu günleri, sürurlu ve serbest günlere tebdil eylesin. Âmîn.

Talebeniz Zekâi
(Barla Lahikası - 180)


Yalvarmada Usul Ayakların Altını Öpmek Yalvarana Ne Büyük Lezzet

Hamd-ı bînihaye Kerim-i Müteâl'e, salât ü selâm Habib-i Zülcelal'e ve onun âl ü ashabına.

Ey bâkiye vâsıl olmuş fâni! Ve ey matlubun bâb-ı rahmetinde oturan mahbub! Ve ey derecatın ekmeli olan sıfat-ı abdiyete sülûk edebilmiş bahtiyar! Ve ey Şems-i Tâbân-ı Zülcemal'in karanlıklara aksettirdiği ziya-yı hidayet! Ve ey Habib-i Kuddüs'ün tarîk-ı ulviyetinde karanlıkları yararak uçan şahab-ı şaşaanisar! Hatiat ve masiyet deryasının korkunç dalgaları arasında inleyen, Hâlık-ı Kerim'in bunca iltifatını nankörlükle karşılamaktan başka bir vaziyeti bulunmayan bu edna-yı mevcudat, nâil olduğun derece-i makbuliyetten bir katresinin olsun, kendine ihdasını senin şevket ü kereminden bekliyor. Ne olur beni kendine alıp, hizmetinle müşerref kılsan. Ne olur, Habib-i Kibriya'ya benim de kendisinin hizmetine intisabım için ve onun uşşakının asgarı ve hikmet ve nurunun dellâlı olmaklığım için yalvarsan ah!...

Her an ayaklarının altını öpmek ateşiyle mütehassir ve nâlân, ahkar-ı mahlukat

Ahmed Feyzi
(Barla Lahikası - 187)

O vakit bu kadar rahmetiyle perverde eden Hallak-ı Azîm'e karşı secde-i şükrana kapanarak ağlıyor, ağlıyor, ağlıyor. Bütün dertlerini döküyor. Onun, yalnız onun lütf u keremine iltica ederek afv olunmak, dünyada olduğu gibi ukbada da sevdikleriyle birlikte va'dettiği Cennet'te bulundurulmasını istiyor ve yalvarıyor.

Ahmed Hüsrev
(Barla Lahikası - 189)

Yalvaran Bir Talebe Ahmed Hüsrev Ağabey Yalvarmayı Öğretiyor Bize

Sevgili Üstadım, bu kadar ikram-ı İlahî karşısında bir taraftan kulluk edemediğim için gözlerim yaşarıyor, kalbim ağlıyor. Diğer taraftan da bâr-gâh-ı Samediyete afv olunmaklığım için yalvarırken, bîhad ve bîhesab minnet ve teşekkürlerimi takdim ediyorum. Ve sevgili üstadıma ve muhterem fedakâr kardeşlerime muvaffakıyet ve selâmetler ihsan edilmesi için duagû oluyorum. Kıymetdar Üstadım Efendim Hazretleri.

Günahkâr talebeniz

Ahmed Hüsrev
(Barla Lahikası - 207)


En son NurDersi tarafından Çarş. Şub. 25, 2009 12:48 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://nurdersi.forummum.com
NurDersi
MuHakkiK
MuHakkiK
NurDersi


Mesaj Sayısı : 709
Kayıt tarihi : 30/01/09

Yalvarmayı Öğreniyorum Yalvarmayı Öğrenelim Empty
MesajKonu: Geri: Yalvarmayı Öğreniyorum Yalvarmayı Öğrenelim   Yalvarmayı Öğreniyorum Yalvarmayı Öğrenelim Icon_minitimeÇarş. Şub. 25, 2009 12:46 pm

Hiç mümkün müdür ki, bu eşiğe yüzümü sürerken, "Ya Rab, üstadım Said Nursî Hazretlerinden razı ol, dâreynde muradlarını hasıl kıl!" diye yalvarmayayım? Aslâ ve kat'â. Bu bir vazife olmakla beraber, kanaatça inşâALLAH vesile-i icabe-i duadır. (Barla Lahikası - 216)


Yalvarırken Ümit Etmek Ümitsizliğe Düşmeyi Öğreniyorum


Cenab-ı Hallak-ı Âlem'den yalvarırken müteveccih olduğumuz, hilkat-ı âlemlere bâis ve bâdi olan iki cihan serveri, âcizlerin senedi Cenab-ı Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimizin ve etbaı ezvacının sefinemizin erkân ve etbaıyla müttefik olduğu ümid ü imanını besliyorum.
(Barla Lahikası - 230)

Üstadımız Kimlerin Yalvarması Gerektiğini Ne için Ne ye Yalvarmasını Öğretiyor

Aziz, sıddık, gayyur kardeşim!

Süleyman Efendi'den anladım ki, bazı hususî müşkilâta maruz oluyorsun. Sizin gibi metin insanlara sabır tavsiyesi zâiddir. Hizmetin kudsiyeti ve o hizmetteki zevk ve gayretindeki şevk, o acı hususî müşkilâta karşı gelir ve galebe eder tahmin ediyorum. Mümkün olduğu kadar aldırmamalısın. Kıymetdar, kusursuz bir malın dükkâncısı müşterilere yalvarmaya muhtaç değil. Müşterinin aklı varsa o yalvarsın. خَيْرُ اْلاُمُورِ اَحْمَزُهَا sırrınca azîm hayırların müşkilâtı çok oluyor. Müşkilât çoğaldıkça ehl-i himmet fütur değil, gayret ve sebatını ziyadeleştirir. İnşâALLAH siz de öyle metin ve sebatkârlardansınız.

اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى

Kardeşiniz

Said Nursî
(Barla Lahikası - 330)

Yine Bir Nur Talebesinden Yalvarmayı Öğreniyorum


Esselâmü aleyküm ey mürşid-i kâmil!

Kemal-i ta'zimle hâk-i pâyinize yüzlerimi sürmeme ve mübarek ellerinizi takbil etmeme müsaadenizi yalvarırım. Bendeniz, şu ilticanamemi zât-ı âlînize sunan Sarac Ahmed Efendi fakirinizin oğluyum. Üstad-ı kaderin, ezelde levh-i kazaya çizdiği yazılar hükmüyle mahkûm olmuş, zavallı bir âvâreyim.
(Barla Lahikası - 377)

Yolunu şaşırmış, nur-u hakikatı görmekten mahrum, masivaperestlere Risale-i Nur ile dest-gîr ve şefi' olduğunuzu yıllardan beri bildiğim için, kapınıza boynumu uzatarak, hidayet yolcularınız meyanında yer alabilmek emel-i hâlisanesiyle halka-i irşadınıza bütün ruhumla şitab ediyorum. İrşadat-ı âliyenize muhtaç bulunduğumu arzederken cür'etimin nazar-ı afvınıza mazhar buyurulmasına yalvarır, kemal-i ta'zimle mübarek ellerinizi takbil ve tevkir ile kesb-i şeref ü can eylerim, Büyük Mürşidim, Efendim Hazretleri.
Bir gün zalimlere dedirir Hazret-i Mevlâ,
Tallahi "lekad âserakâllahü aleyna"

Risale-i Nur şakirdlerinden
İhsan Sırrı
(Barla Lahikası - 378)

Bir Çocuk Gibi Yalvarmak

Hattâ en küçücük bir çocuk da -daima aç olduğu vakit vâlidesine yalvarmağa alışmışken- o yağmur duasında küçücük fikrinde büyük ve geniş bu manayı anlar ki: Bu dünyayı bir hane gibi idare eden bir zât; hem beni, hem bu çocukları, hem vâlidelerimizi besliyor, rızıklarını veriyor. O vermese, başkalarının faidesi olmaz. Öyle ise ona yalvarmalıyız der, tam imanlı bir çocuk olur.
(Emirdağ - 1 - 32)

Musibetlere Karşı Şükre Karşı Her İlticaya Karşı Henan ALLAH'a Yalvarmayı Öğreniyorum

Yağmursuzluk bir musibettir ve ceza-yı amel bir azabdır. Buna karşı ağlamakla ve hüzün ve kederle, niyaz ve hazînane yalvarmakla ve pek ciddî nedamet ve tövbe ve istiğfar ile karşılamak ve sünnet-i seniye dairesinde, bid'alar karışmadan, şeraitin tayin ettiği tarzda dergâh-ı İlahiyeye iltica etmek ve dua ve o hale mahsus ubudiyetle mukabele etmektir.
(Emirdağ - 1 - 34)

Risale-i Nur Kuranın Mucizesi Ve İrşadıdır Onun İçin Yalvarmaz Allaha aittir Biz Yalvaracağız


Hem Risale-i Nur yalvarmaz, onlar yalvarmalı ve aramalı; ve kıymetini takdir edip müşteri olduktan sonra onların yardımını kabul eder.
(Emirdağ - 1 - 109)

Risale-i Nur'a Yalvarmayı Öğreniyorum


Risale-i Nur siyasetle alâkası olmadığından, siyasî bir kafa çabuk takdir edemiyor. Hem Risale-i Nur, müşterileri aramaz; müşteriler onu aramalı, yalvarmalı. Amerika, buranın en küçük bir havadisini merakla takib ettiği halde; buranın en büyük bir hâdisesi olan Risale-i Nur'u elbette arayacaktır. Bundan sonra her mes'elemizde emir, Risale-i Nur'un şahs-ı manevîsini temsil eden has şakirdlerin ve sizlerindir.
(Emirdağ - 1 - 223)

Çocuklar Annelerine Yalvarıyor Risale-i Nur İçin

Beni aldatmayan bir hatıra-i hakikat ile benim ve arkadaşlarımın kanaatimiz geldi ki, bu masum taifenin masumiyetleri cihetiyle, sevk-i fıtrî denilen bir hiss-i kabl-el vuku' ile, Risale-i Nur'un bu memlekette masum çocuklara ve kendilerine çok menfaati olacak diye, akıl ve fikirleri derketmediği halde, o masumane his ile Risale-i Nur'un manası itibariyle tercümanına, annesine yalvarmasından ziyade bir iştiyak ile koşuyorlardı.

Biz de bir hiss-i kabl-el vuku' ile hissediyoruz ki, ileride bu küçük masum mahluklarda büyük Nurcular çıkacak. Ve ileride Nur'un has şakirdleri olacak ki, bu vaziyeti gösteriyorlar.

Ben de bu nevi küçücük masumları, evlâdım olmadığından evlâd-ı maneviye olarak dualarıma umumen dâhil ettim. Her sabah bunları da Nur talebeleri ile beraber dualarımda yâd ediyorum. (Emirdağ - 2 - 102)


Ayetin İhbarı ve Müjdesi İle Yalvardılar Yalvarmayı Öğreniyorum

YİRMİÜÇÜNCÜ ÂYET: عَسَى رَبُّنَا اَنْ يُبْدِلَنَا خَيْراً Şu âyet her asra baktığı gibi bu asra da bakıyor ve bu asırda kâbuslu bir rü'ya gibi musibetlere düşen ve Rabb-i Rahîminden onu hayra tebdil etmesini rica edenler içinde Resail-in-Nur Şâkirdlerine hususî remzettiğine bir emâresi şudur ki: Bu âyetin makam-ı cifrîsi olan bin üçyüz kırkbeşte ehemmiyetli risaleler te'lif ile beraber, fevkalâde hâdiseler vukua gelmeğe hazırlandılar.. ve o Resail-in-Nur'un merkez-i intişarı olan Barla karyesinde ziyade sıkıntı müellifine verildi. Ve hususî küçük mescidine ilişildiği zaman Resail-in-Nur Şâkirdleri kuvvetli bir rica ile dergâh-ı İlâhiyeye iltica edip "Yâ Rab ! Bu müthiş rü'yayı hayra tebdil eyle" deyip yalvardılar. Herkesin me'yusiyetlerine mukabil pek kuvvetli bir ümid ve rica ile müslümanların kuvve-i mâneviyelerini takviye ettiler. Bu âyetin birden külfetsiz hatıra geleni bu kadardır. Yoksa esrarı çoktur. Tekellüf olmasın diye kısa kestim.
(Sikke-i Tasdik-i Gaybi - 93)


Kulluğun Miracına Yalvarmakla Çıkılır
"Kimin merhametiyle böyle hakîmane idare olunuyorum? Kimin keremiyle böyle müşfikane terbiye olunuyorum? Nasıl birisinin lütuflarıyla böyle nazeninane besleniyorum ve idare ediliyorum?" bilmektir ve binden ancak birisine eli yetişemediği hacatına dair Kadı-ül Hacat'a lisan-ı acz ve fakr ile yalvarmaktır ve istemek ve dua etmektir. Yani aczin ve fakrın cenahlarıyla makam-ı a'lâ-yı ubudiyete uçmaktır.
(Gençlik Rehberi - 210)


En son NurDersi tarafından Çarş. Şub. 25, 2009 12:48 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://nurdersi.forummum.com
NurDersi
MuHakkiK
MuHakkiK
NurDersi


Mesaj Sayısı : 709
Kayıt tarihi : 30/01/09

Yalvarmayı Öğreniyorum Yalvarmayı Öğrenelim Empty
MesajKonu: Geri: Yalvarmayı Öğreniyorum Yalvarmayı Öğrenelim   Yalvarmayı Öğreniyorum Yalvarmayı Öğrenelim Icon_minitimeÇarş. Şub. 25, 2009 12:46 pm

İslam Milleti Yalvarıyor


Geceleri pek az bir uykudan sonra, esaret altında inleyen İslâm Milletlerinin necat ve salahı için dualar etmiş, dergâh-ı İlahiyeye iltica ederek yalvarmıştır.
(Konferans - 25)

Fahri Alem Efendimiz Muhammed Mustafa Yalvarıyor..!!


Bak hem öyle yüksek bir fizar-ı istimdadkârane ve öyle tatlı bir niyaz-ı istirhamkârane ile istiyor, yalvarıyor ki; güya bütün mevcudata, semavat ve arşa işittirip, onları vecde getirip, duasına "Âmîn ALLAHümme âmîn" dedirtiyor.
(Nur'un İlk Kapısı - 133)

Risale-i Nur İçin Annelerine Yalvaran Yavrular

Risale-i Nur'un bu memlekette masum çocuklara ve kendilerine çok menfaati olacak diye, akıl ve fikirleri derketmediği halde, o masumane his ile ve Risale-i Nur'un manası itibariyle tercümanına, analarına yalvarmalarından ziyade bir iştiyak ile koşuyorlar.
(Hanımlar Rehberi - 121)

Yalvarmak Ebedi Hürriyeti Netice Verir

Çok muazzez, çok mübarek ve çok şefkatli Üstadımız Efendimiz!

Bugün kü Nur Hizmetinin Perde Arkasında Kan Ağlayan Gözler Yalvarmalar Var Yalvarmayı Öğreniyorum..

Eskiden ne acı günler, ne kara günler geçirdik. Çocuklarımızın Kur'an dersine gitmeleri bile yasak edilmişti. Mekteblerde de din dersleri kaldırılmıştı. Risale-i Nur yazanları mahkemelere veriyorlardı. Siz çok mübarek Üstadımıza, din düşmanları çok eziyetler yaptılar. Çok cefalar çektirdiler. Risale-i Nur yazdı, dine yeniden büyük bir kuvvet verdi, Müslümanlığı ilerletti diye sizi ölüme mahkûm etmeye çalıştılar. Biz o acıklı günlerde ağladık, sızladık, "Ya Rabbi! Üstadımızı muhafaza eyle! Dinimize, Üstadımıza, Risale-i Nur'a düşmanlık edenleri kahreyle!" diye ALLAH'a yalvarıyorduk. Âdeta kanlı göz yaşları döküyorduk. Sonunda Cenab-ı Hak siz Üstadımızı muhafaza etti; dinsizler yıkıldılar. Müslümanlığı yok etmeğe kasdedenler müzmahil oldular. Siz Üstadımız ise, dinî hizmetinizde muzaffer oldunuz. Milletimizi dinsizlerin zararından kurtardınız, zaferler kazandınız. Müslümanların mes'ud günler geçirmesine sebeb oldunuz. Bu sayede dinî istiklaliyetimize, dinî hürriyetimize kavuştuk.
(Hanımlar Rehberi - 132)


Üstadımıza Talebe Olabilmek İçin Yalvarıyoruz Yalvarmayı Öğrendim


Ey kalbimizdeki sonsuz sevgilerimizi ifadeden âciz kaldığımız çok muhterem, çok muazzez ve çok sevgili Üstadımız Efendimiz Hazretleri!

Hulûlüyle müşerref olduğumuz Ramazan-ı Şerifinizi, bütün ruh u canımızla tebrik ediyoruz. Kusurlarımızı afv ederek biz bîçareleri Nur Talebeleri olarak kabul buyurmanızı yalvarıyoruz.
(Hanımlar Rehberi - 138)

Sözlerimiz Uzun Oldu Yine Affımız için Yalvarıyoruz Bu Yalvarış İle Ya Rabbi Senden Tükenmez Hazinenden İstiyoruz Sermayemiz Aczimiz Fakrimiz ve Gözyaşlarımız dır. Ya İlahel Alemin Sana Yalvarmak Nimetini Bize Ebeddiyen İhsan Eyle Amin Amin Amin



Uzun yazdık, affınızı yalvarıyoruz; Nur'un muhabbeti, Nur'un sevgisi bizi durdurmuyor. Daima Nur'dan konuşuyoruz. Her zaman dilimizde, kalbimizde, ruhumuzda Nur'un sevgisi... Nur okuyacağız... Nur taşıyacağız... Nur yayacağız inşâALLAH...
(Hanımlar Rehberi - 164)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://nurdersi.forummum.com
Medreseli
GaYYuR
GaYYuR
Medreseli


Mesaj Sayısı : 75
Kayıt tarihi : 01/02/09

Yalvarmayı Öğreniyorum Yalvarmayı Öğrenelim Empty
MesajKonu: Geri: Yalvarmayı Öğreniyorum Yalvarmayı Öğrenelim   Yalvarmayı Öğreniyorum Yalvarmayı Öğrenelim Icon_minitimeÇarş. Şub. 25, 2009 12:54 pm

Allah razı olsun abi çok istifade ediyoruz bu dersler ile çok teşekkür ederim
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
NurDersi
MuHakkiK
MuHakkiK
NurDersi


Mesaj Sayısı : 709
Kayıt tarihi : 30/01/09

Yalvarmayı Öğreniyorum Yalvarmayı Öğrenelim Empty
MesajKonu: Geri: Yalvarmayı Öğreniyorum Yalvarmayı Öğrenelim   Yalvarmayı Öğreniyorum Yalvarmayı Öğrenelim Icon_minitimeCuma Şub. 27, 2009 11:51 pm

Allah sendende Razı olsun kardeşim nurmektebinede gel Smile
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://nurdersi.forummum.com
İsRa..
GaYYuR
GaYYuR
İsRa..


Mesaj Sayısı : 258
Kayıt tarihi : 30/01/09

Yalvarmayı Öğreniyorum Yalvarmayı Öğrenelim Empty
MesajKonu: Geri: Yalvarmayı Öğreniyorum Yalvarmayı Öğrenelim   Yalvarmayı Öğreniyorum Yalvarmayı Öğrenelim Icon_minitimeC.tesi Şub. 28, 2009 4:34 am

Allah razı olsun gerçekten çok faydalı ve istifadeye medar bir tahkik..emeğine sağlık..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Yalvarmayı Öğreniyorum Yalvarmayı Öğrenelim
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
NUR DERSi - NUR DERSLERi :: RİSALE-İ NUR ÖZEL BÖLÜM :: KONUŞAN RİSALE-İ NUR-
Buraya geçin:  
lemalarnuru@hotmail.com
Powered by phpBB © phpBB Group
Copyright © 2007 By Admin & Administrator
©PhPBB
Forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar