NUR DERSi - NUR DERSLERi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

NUR DERSi - NUR DERSLERi


 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
EN SON PAYLAŞILAN KONULAR
Konu Yazan GöndermeTarihi
Ptsi Mart 16, 2009 11:19 am
Ptsi Mart 16, 2009 11:19 am
Paz Mart 15, 2009 2:38 pm
Cuma Mart 13, 2009 1:54 pm
Cuma Mart 13, 2009 1:52 pm
Cuma Mart 13, 2009 1:50 pm
Perş. Mart 12, 2009 7:30 pm
Perş. Mart 12, 2009 11:55 am
Perş. Mart 12, 2009 11:53 am
Perş. Mart 12, 2009 10:53 am
Salı Mart 10, 2009 11:46 am
Paz Mart 08, 2009 10:41 pm
C.tesi Mart 07, 2009 4:18 pm
Perş. Mart 05, 2009 1:29 pm
Perş. Mart 05, 2009 1:21 pm
Perş. Mart 05, 2009 11:12 am
Perş. Mart 05, 2009 12:34 am
Perş. Mart 05, 2009 12:32 am
Perş. Mart 05, 2009 12:32 am
Perş. Mart 05, 2009 12:31 am
Perş. Mart 05, 2009 12:31 am
Perş. Mart 05, 2009 12:28 am
Perş. Mart 05, 2009 12:28 am
Perş. Mart 05, 2009 12:27 am
Perş. Mart 05, 2009 12:27 am

 

 ırkçılar turancılarla mucadele

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
İsRa..
GaYYuR
GaYYuR
İsRa..


Mesaj Sayısı : 258
Kayıt tarihi : 30/01/09

ırkçılar turancılarla mucadele Empty
MesajKonu: ırkçılar turancılarla mucadele   ırkçılar turancılarla mucadele Icon_minitimeCuma Ocak 30, 2009 11:47 pm

HALKÇILAR, IRKÇILAR ELELE..!


(IRKÇILAR KISMI)

Yine 1950 den sonra teşekkül eden siyasi hayatı tahlil eden Bediüzzaman Hazretleri, “Bu vatanda şimdilik dört parti var. Biri Halk Partisi, biri Demokrat, biri Millet, diğeri İttihad-ı İslâm'dır” diyerek tesbitini yapmıştır. Bizim mevzumuz ise Millet Partisi’dir.

Üstad Hazretleri bu mektubunda hem Millet Partisinin dayandığı ana ilkeleri ifade eder, hem de siyasi hayatta ne yapması lazım geldiğini beyan eder. Aksi halde vatan, millet ve din için çok zararlı hale gelebileceğini ikaz ederek bildirir. Bugün aynı ölçülerle bu partilerin kim olduğunu özellikleri itibariyle rahatça anlıyabiliriz.

Dört parti tahlilinin yapıldığı bu mektupta bahse konu, o zamanki ismi “Millet Partisi” olan ve milliyetçiliği ve manevi değerleri esas alan parti hakkında deniliyor ki:

“Millet Partisi ise: Eğer İttihad-ı İslâm'daki esas olan İslâmiyet milliyeti ki, Türkçülük onun içinde mezcolmuş bir millet olsa; o Demokrat'ın manasındadır. Dindar Demokratlara iltihak etmeye mecbur olur.


Firenk illeti tabir ettiğimiz ırkçılık, unsurculuk fikriyle Avrupa, âlem-i İslâmı parçalamak için içimize bu firenk illetini aşılamış. Fakat bu hastalık ve fikir, gayet zevkli ve cazibedar bir halet-i ruhiye verdiği için pekçok zararları ve tehlikeleriyle beraber, zevk hatırı için her millet cüz'î-küllî bu fikre iştiyak gösteriyorlar.

Şimdiki terbiye-i İslâmiyenin za'fiyetiyle ve terbiye-i medeniyenin galebesiyle ekseriyet kazanarak başına geçerse; ekseriyet teşkil etmeyen ve ancak yüzde otuzu hakikî Türk olan ve yüzde yetmişi başka unsurlardan olanlar; hem hakikî Türklerin hem hâkimiyet-i İslâmiyenin aleyhine cephe almaya mecbur olacaklar.

Çünki İslâmiyet'in bir kanun-u esasîsi olan bu âyet-i kerime


وَلاَ تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرَى

dir. Yani, birisinin günahıyla başkası muahaze ve mes'ul olmaz.

Halbuki ırkçılık damarıyla, bir adamın cinayetiyle masum bir kardeşini, belki de akrabasını, belki de aşiretinin efradını öldürmekte kendini haklı zanneder. O vakit hakikî adalet yapılmadığı gibi, şiddetli bir zulüm de yol bulur. Çünki "Bir masumun hakkı, yüz câniye feda edilmez" diye İslâmiyet'in bir kanun-u esasîsidir. Bu ise çok ehemmiyetli bir mes'ele-i vataniyedir ve hâkimiyet-i İslâmiyeye büyük bir tehlikedir.

Madem hakikat budur, ey dindar ve dine hürmetkâr Demokratlar!

Siz bu iki partinin gayet kuvvetli ve zevkli ve cazibedar nokta-i istinadlarına mukabil, daha ziyade maddî ve manevî cazibedar nokta-i istinad olan hakaik-i İslâmiyeyi nokta-i istinad yapmaya mecbursunuz. Yoksa sizin yapmadığınız eskiden beri cinayetleri, nasıl eski partiye yüklüyorlarsa, size de yükleyip; Halkçılar ırkçılığı elde edip, tam sizi mağlub etmeye bir ihtimal-i kavî ile hissettim ve İslâmiyet namına telaş ediyorum.

Nasıl Ezan-ı Muhammediye'nin (A.S.M.) neşriyle Demokratlar on derece kuvvet bulduğu gibi, öyle de Ayasofya'yı da beşyüz sene devam eden vaziyet-i kudsiyesine çevirmektir…” (Emirdağ Lahikası-II sh:164)

Bu mektupta çok açık olarak ifade edilmektedir ki, bugün milliyetçiliği esas alan parti Üstadın tarif ettiği aynı partidir. Bu parti “Dindar Demokratlara” iltihak etmek; eğer iltihak etmezse bile kesinlikle desteklemek mecburiyetindedir. Irkçılıkla idareye talip olmak bu vatan için büyük tehlikedir. Daha önceki yazımızda nazara verdiğimiz gibi bu vatan için büyük tehlike teşkil eden Halk Partisinin iktidara gelmesine milliyetçiliği esas alan bu parti sebep olacaktır.

1950’den sonra yazılan bu mektuptaki ikazlar nazara alınmamış maalesef, 27 Mayıs ihtilalinde ve daha sonraları 28 Şubat’larda Halkçılara birlikte hareket edilmiştir. Üstad’ın bu ikazını tekrarlıyoruz ki, bundan sonraları da aynı hatalara düşülmesin vatan ve millete zarar olmasın.

Demokrat manasındaki partiye de -ayakta kalabilmeleri için- Üstadın tavsiyesi; “hakaik-i İslâmiyeyi nokta-i istinad yapmaya mecbursunuz” ve Ayasofya’yı ibadet mahalli yapmak ve Risale-i Nurların resmen basılmasını sağlamaktır.

MENFİ MİLLİYETÇİLİĞİN TEHLİKELERİ

Üstad Bediüzzaman Hazretleri menfi milliyetçiliğin İslâm tarihindeki zararlarını Devletin en üst makamı olan Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a anlatır ve çarelerini de gösterir. Şöyle ki:

“Reis-i Cumhura ve Başvekile,

Size iki hakikati beyan ediyorum: ..…

Saniyen: Irkçılık fikri, Emevîler zamanında (Mi. 661-750) büyük bir tehlike verdiği ve hürriyetin başında (Mi. 1908) "Kulüpler" suretinde büyük zararı görülmesi ve birinci harb-i umumîde (Mi. 1914-1918) yine ırkçılığın istimali ile mübarek kardeş Arabların mücahid Türklere karşı zararı görüldüğü gibi, şimdi de uhuvvet-i İslâmiyeye karşı istimal edilebilir ve istirahat-ı umumiye düşmanları gizli dinsizler, yine o ırkçılıkla büyük zarar vermeğe çalıştıklarına emareler görünüyor.

Halbuki menfî hareketle başkasının zararıyla beslenmek, ırkçılığın seciye-i fıtrîsi olduğu halde; evvelâ başta Türk milleti dünyanın her tarafında müslüman olduğundan onların ırkçılıkları İslâmiyetle mezcolmuş, kabil-i tefrik değil.

Türk, Müslüman demektir. Hattâ Müslüman olmayan kısmı, Türklükten de çıkmışlar.

Türk gibi Arablarda da Arablık ve Arab milliyeti İslâmiyetle mezcolmuş ve olmak lâzımdır. Hakikî milliyetleri İslâmiyettir. O kâfidir. Irkçılık, bütün bütün bir tehlike-i azîmdir.

Sizin bu defaki Irak ve Pakistan’la pek kıymettar ittifakınız, (24 Ocak 1955 Bağdat Paktı) inşaallah bu tehlikeli ırkçılığın zararını def edecek ve dört beş milyon ırkçıların yerine, 400 milyon kardeş Müslümanları ve 800 milyon sulh ve müsalemet-i umumiyeye şiddetle muhtaç Hıristiyan ve sâir Dinler sahiplerinin dostluklarını bu vatan milletine kazandırmaya tam bir vesile olacağına ruhuma kanaat geldiğinden, size beyan ediyorum.

Salisen: Altmış beş sene evvel bir Vali bana bir gazete okudu. Bir dinsiz Müstemlekât Nâzırı (Lord Gladstone) Kur’­ân’ı elinde tutup konferans vermiş. Demiş ki:

“Bu İslâmların elinde kaldıkça, biz onlara hakikî hâ­kim olamayız, tahakkümümüz altında tutamayız. Ya Kur’ân’ı sukut ettirmeliyiz veyahut Müslüman­ları ondan soğutmalıyız.”

İşte bu iki fikirle, dehşetli ifsad komitesi bu bi­çare fedakâr, mâsum, hamiyetkâr millete zarar vermeye çalışmışlar. Ben de, altmış beş sene ev­vel bu cereyana karşı, Kur’ân-ı Hakîm’den istim­dat eyledim. Hakikate karşı kısa bir yol ve bir de pek büyük bir “Dârülfünun-u İslâmiye” tasavvuru ile, altmış beş senedir, âhiretimizi kurtarmak ve onun bir faydası olarak hayat-ı dünyeviyemizi de istibdad-ı mutlaktan ve dalâletin helâketinden kurtarmaya ve akvam-ı İslâmiyenin mâbeyninde­ki uhuvvetini inkişaf ettirmeye iki vesileyi bulduk.

Birinci vesilesi:

Risale-i Nur’dur ki, uhuvvet-i imaniyenin inkişafına kuvvet-i iman ile hizmet et­tiğine kat’î delil, emsalsiz bir mazlumiyet ve âciz­lik hâletinde telif edilmesi ve şimdi âlem-i İslâmın ekseri yerlerinde ve Avrupa ve Amerika’ya da te­sirini göstermesi ve ihtilâlcilere ve dinsiz felsefeye ve otuz seneden beri dehşetli bir surette Maddi­yun ve Tabiiyun gibi Dinsizlik fikrine karşı galebe çalması ve hiçbir mahkeme ve ehl-i vukuf dahi onları cerh edememesidir.

İnşaallah bir zaman da, sizin gibi uhuvvet-i İslâmiyenin anahtarını bu­lan zatlar, bu mucize‑i Kur’âniyenin cilvesini âlem-i İslâma işittireceksiniz.

İkinci vesilesi:

Altmış beş sene evvel Câmiü’l-Ezhere gitmek istiyordum. Âlem-i İslâmın Medre­sesidir diye, ben de o mübarek Medresede bir ders almaya niyet ettim. Fakat kısmet olmadı. Cenab-ı Hak rahmetiyle bir fikir ruhuma verdi ki:

Câmiü’l-Ezher Afrika’da bir medrese-i umumiye olduğu gibi, Asya Afrika’dan ne kadar büyük ise, daha büyük bir Darülfünun, bir İslâm üniversitesi Asya’da lâzımdır. Tâ ki İslâm kavimlerini, meselâ: Arabistan, Hindistan, İran, Kafkas, Türkistan, Kürdistan’daki milletleri, menfi ırkçılık ifsat et­mesin.

Hakikî, müsbet ve kudsî ve umumî milli­yet-i hakikiye olan İslâmiyet milliyeti ile


إِنَّماَ الْمُؤْمِنوُنَ إِخْوَةٌ

Kur’ân’ın bir kanun-u esasîsinin tam inkişafına mazhar olsun. Ve felsefe fünunu ile ulûm-u diniye birbiriyle barışsın ve Avrupa medeniyeti, İslâmiyet hakaikiyle tam musalâha etsin.

Ve Anadolu’daki ehl-i mektep ve ehl-i med­rese birbirine yardımcı olarak ittifak etsin diye, vilâyât-ı şarkiyenin merkezinde hem Hindistan, hem Arabistan, hem İran, hem Kafkas, hem Tür­kistan’ın ortasında, Medresetü’z-Zehra mânâsın­da, Câmiü’l-Ezher üslûbunda bir Darülfünun, hem Mektep, hem Medrese olarak bir üniversite için, tam elli beş senedir Risale-i Nur’un hakaikine çalıştığım gibi ona da çalışmışım. Said Nursî» (Emirdağ Lahikası-II sh: 222)

Menfî milliyetçiliğin bu ülkeye zarar vermesini önlemek için en evvel Dini hayatın yaşandığı bir Türkiye görünmelidir. Bu meselede en mühim Din hizmeti, dinî neşriyat ve İslâm Kardeşliğini temine vesile olarak Risale-i Nur’dur. Said Nursi Hazretleri bu hakikati eserlerinde tekraren anlatır. Bu eserler bütün dünyaca, hususan İslâm dünyasınca takdirle tanınmaktadır.

Irkçılığın zararlarını bertaraf etmede Said Nursi Hazretlerinin çare olarak gösterdiği ikinci vesile de, İslâm Dünyasının ortası olan Doğuda, bütün İslâm milletlerine hitap eden, tedrisat programını kendisinin çizdiği bir üniversite kurulmasıdır.

DIŞ MÜDAHELE TEHLİKESİNE ÇARELER

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, memleketimizde Milliyetçiliği veya Dindarlığı esas alan siyasîlerin dikkat etmeleri gereken hususları dört siyasî görüşü tahlil ettiği bir mektubunda şöyle der:

«Milletçilere gelince:

Eğer bu partide sırf İslâmi­yet esas olsa, (Haşiye) Demokrat Partiye yardım et­tiği gibi, muhalif ve muarız olmayarak, iktidara gelmesine çalışmaz.

Eğer bu parti, ırkçılık ve Türkçülük fikri esas ise, birden hakikî Türk olma­yan bu vatandaki ekseriyetin ancak onda üçü Türktür, kalan kısmı da başka milletlerle karış­mıştır. O zaman, Hürriyetin başında olduğu gibi, bu asil ve mâsum Türk milleti aleyhine bir milli­yetçilik tarafgirliği meydana gelecek. O vakit ha­kikî Türkleri, Ecnebîler boyunduruğu altına gir­meye mecbur edecek.

Veya Türkleşmiş sair un­surdan olan ve bu vatanda mevcut ırkçılık ve un­surculuk damarıyla bir Ecnebîye istinad ile ma­sum Türk milletini tahakkümleri altına alacaklar.

Bu durum ise, dehşetli, tehlikeli olduğundan, Kur’ân ve Vatan ve Millet hesabına, dindar ve di­ne hürmetkâr Demokrat Partinin iktidarda kal­masını temin etmeleri için ders veriyorum.» (Emirdağ Lahikası-II sh: 207)

(Haşiye: İslâmiyet milleti herşeye kâfidir. Din, dil bir ise, millet de birdir. Din bir ise, yine millet birdir.)

Bu memleketin Dindarları, Vatanperverleri, Milliyetçileri “Dindar Demokratların” iktidarda kalmaları için onlara yardım etmeleri ve Demokratların muhalifleriyle işbirliği yapmamaları ve onların aleyhlerinde bulunmamaları gerekmektedir. Zikredilen bu şartlara riayet edilmemesi halinde diğer farklı Müslüman milletlerden olan vatandaşların dostluğunu kaybetmenin yanında, Said Nursi Hazretlerinin “asil ve masum” dediği Türk milletinin yabancıların boyunduruğu altına girmesine sebebiyet verebilir.

Bugün milliyetçiliği temsil ediyor diye anılan partinin adı o zaman Millet Partisi idi. Üstad Bediüzzaman Hazretleri, milliyetçiliği esas alan bu partinin iktidara talip olmayıp, “Dindar Demokratlar” diye tarif ettiği siyasileri desteklemelerinin zaruretini ifade etmektedir
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
ırkçılar turancılarla mucadele
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Bediüzzaman'ın Cihad Anlayışı, Silahlı Mücadele Değildir
» F.Gülen : Dinî emirlerini yerine getiremeyeceği bir okula bir kadının gitmesi câiz değildir. Ne pahasına olursa olsun, mücadele edip başını kapamalıdır.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
NUR DERSi - NUR DERSLERi :: İSLAM KARDEŞLİĞİ VE NURUN TAVSİYELERİ :: İSLAM BİRLİĞİNİN KUVVETİ-
Buraya geçin:  
lemalarnuru@hotmail.com
Powered by phpBB © phpBB Group
Copyright © 2007 By Admin & Administrator
©PhPBB
forum kurmak | Bilgi | History | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Cookies | Son tartışmalar