Tesettür Risalesinin telif ve neşrettiği için, 1935’de Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanan Bediüzzaman Hazretlerine bir senelik ceza verilmiştir.
Esasında imha etmek için hapse konulan Said Nursi Hazretleri, verilen cezaya karşı şöyle diyor:
«İşte ben de adliyenin mahkemesine derim ki:
Binüçyüzelli senede ve her asırda üçyüzelli milyon müslümanların hayat-ı içtimaiyesinde kudsi ve hakiki bir düstur-u İlahîyi üçyüzelli bin tefsirin
tasdiklerine ve
ittifaklarına istinaden ve binüçyüz senede geçmiş ecdadımızın
itikadlarına
iktidaen tefsir eden bir adamı mahkûm eden haksız bir kararı, elbette ruy-i zeminde adalet varsa, o kararı red ve bu hükmü nakzedecektir diye bağırıyorum. Bu asrın sağır kulakları dahi işitsin!..» (Şualar sh: 448)
Örtünme Türk milletinin bin yıllık geleneğidir. Bunun aleyhinde karar vermek bütün ecdadımızı, geleneğimizi ve tarihimizi inciten bir karardır.
Tesettür aleyhinde böyle acib tahakkümü yapan mütehakkimler ve milli tereddiye dehşetli bir şekilde kapı açtılar. Çünkü aile müessesesinin korunmasında ve aile efradı arasında nesebî ve fıtrî olan manevi bağların; hürmet, merhamet gibi hislerin ve ahlâkî değerlerin tahakkuk etmesinde tesettürün rolü büyüktür. Tesettürsüz ve mübtezel ailelerde, mezkûr fıtrî bağlar ve manevi değerler gelişmez.
Eğer bu değerler, yaşanan dinî hayatla geliştikten sonra, asrîliğe özenip tesettür terk edilirse, kazanılan manevi hayat büyük ölçüde zedelenir. Böylelerin hayat anlayışı giderek yalnız dünyevi menfaat ve lezzetler ölçüsü içinde darlaşır ve maddileşir. İnsanlığın yüksek şahsiyeti tersine döner, tereddi eder.