Meâli: "Ben Resulullah'tan iki kab (yani iki çeşit ilim) aldım. Bunlardan birisini neşrettim, söyledim.. amma ikincisini ise eğer neşretsem, izhar etsem, kellem gider, boynum vurulur."
Bu hadîs-i şerif başta Buharî'nin hadîsidir. Bu hadîs için şârihler kimisi: "Kıyamet alâmetleri ve fitneleridir", kimisi de "Ulûm-u esrar ve meknunat-ı hafiyedir" diye söylemişlerdir. Amma mutlak ekseriyet, bu hadîs-i şerifler istikbalde vuku' bulacak hâdiselerdir demişlerdir.
Yine Ebu Hüreyre'nin (R.A.) mânaca evvelki hadîs-i şerife yakın bir hâdisi de şöyledir:
Bu hadîste, Ebu Hüreyre (R.A.) üç kap veya torba ilim hıfzettiğini, bunlardan ikisini söyleyip neşrettiğini, geri kalanını ise, eğer neşretsem, kellem kesilirdi mânasındadır. (Bakınız: Umdet-ül Karî Şerh-i Buharî 2/185; Feth-ül Barî - İbn-i Hacer 2/11 ve İrşad-üs Sârî - Kastalanî 1/212)
2- Sahabelerin içerisinde "Sahib-i Sırr-ı Resulullah" lâkabıyla meşhur olan Huzeyfet-ül Yemanî'dir. Demek ki Resulullah'ın hususî sırlı sözleri de vardır. Ve bunları herkese ve umuma değil, bazı hâs Sahabelere söylemiştir. (Sahih-i Buharî 5/31 ve 6/171)
3- Hazret-i Huzeyfe demiş: "Ben istesem size Resulullah'ın bin hadîsini nakil edebilirim. Ama eğer ben bunları nakledersem, beni yalanlayacaksınız..." (Bakınız: Mecma-uz Zevaid 1/182)
4- Yine Hazret-i Huzeyfe'den nakledilmiş ki; demiş: "Resulullah(A.S.M.) bana kıyamete kadar vuku' bulacak olan hâdiseleri söyledi." (Müstedrek-ül Hâkim 4/426, Buharî ve Müslim'in ittifak ettikleri bir hadîs ayarındadır.)
5- İmam-ı Ali (R.A.) buyurmuş ki:
Meâli: "Ben eğer bildiğim herşeyi size anlatırsam, sizden bir taife benim için diyecek: "Amma da yalancı, amma da atıyor..."
Yine Hazret-i İmam-ı Ali (R.A.) demiş ki:
Bunun meâli: Ben eğer Ebu-l Kasım'ın (yani Resul-i Ekrem'in) ağzından her işittiğimi size söylese idim, sizler benim yanımdan çıkar ve der idiniz ki: "Ali, yalancıların yalancısı ve fâsıkların fâsıkıtır." Tefsir-i Ruh-ul Beyan - Burusevî 4/207 Şerh-i Mesnevî'den naklen.. .
6- Hazret-i Ömer (R.A.), Resulullah'ın münafıklar isim listesini yalnız Hazret-i Huzeyfe'ye hususî olarak verdiğini bildiği için, Huzeyfe'ye sormuş: "Ya Huzeyfe! Ben de acaba münafıklardan mıyım?.." Hazret-i Huzeyfe ise "Hâyır!" demiş. (Bakınız: Ez-Zevacir 1/29)
7- Mecma-uz Zevaid 1/141'de: "Bazı Sahabeler Resulullah'tan her işittiklerini ifşa etmeyip nakletmediklerini.." yazmıştır.
8- Ebu Hüreyre demiş:
Yani: "Ben Resulullah'ın hadîslerinden hıfzettiğim bir çoğu vardır ki, onları size söylemedim. Eğer bu sakladığım hadîslerden bir tanesini de size ifşa edip söylesem, beni taşlarla recmedeceksiniz..." (Bakınız: Müstedrek-ül Hâki 1/509 ve 3/509) Bu hadîs Şeyheyn'in şartları ayarında bir hadîs olduğunu, İmam-ı Zehebî dahi ikrar etmiş.
9- Muhyiddin-i Arabî demiş: "Ebu Hüreyre ve İbn-i Abbas, Resulullah'tan aldıkları birçok esrarı sıkı sıkıya saklamışlardır..." (Anka-u Mağrib - Muhdiyiddin-i Arabî sh: 20)
10- Muhtasar-ı Tezkiret-ül Kurtubî 1/92 ve 118'de İmam-ı Kurtubî demiş ki: "Sahabeler tâ kıyamete kadar, gelecekte olacak bütün hadîsleri biliyorlardır. Lâkin bunları teşhir etmediler..."
11- Bu hususî ve gizli sırların bir derece tezahür etmiş iki misalini vererek, bu bahsi bitirmek istiyoruz.
Birincisi: İmam-ı Ali (R.A.) Ercûze Kasidesinde tahdis-i ni'met kabilinden izhar ettiği acib bir hâdiseyi, onun bir beytinde şöyle dile getirmiş:
Yani: Cebrail (A.S.) "Sekine" namındaki İsm-i A'zamı Resulullah'a getirdiği vakit, ben de yanında idim. Bana Cebrail (A.S.) dedi ki: "Al yâ Ali! Bu yüce olan Rabbin Sekinesi'dir." (Mecmuat-ül Azhab 2/512 ve 590)
İkinci Misal: Tarikat-ı Nakşibendiye'nin hafî zikrinin asıl menşei hususunda, onun büyük ülema ve evliyaları şöyle bir rivayet nakelderler ki: Peygamber (A.S.M.) ile Ebubekir-i Sıddık Hicret hâdisesinde sığındıkları mağarada, Ebubekir'in çok telâş ettiğini gören Resulullah, ona hususî ve sırlı
şekilde hafî olan zikr-i kalbîyi tâlim etmiş. Ebubekir kalbî olan bu zikri yapmaya başladıktan sonra, telâş ve korkuları zâil olmuş. Hazret-i Ebu Bekir (R.A.) bu sırrı kimseye söylememiş. Bu hâdiseden 14 sene sonra, yalnız bir Selman-ı Fârisî'ye (R.A.) Resulullah'tan (A.S.M.) aldığı şekilde tâlim etmiş. İlh... (Bak: Mektubat-ı İmam-ı Rabbanî 1/90 ve İbrahim Hakkı'nın Marifetnamesi sh: 440)
Yani: "İşte Risale-i Nur'un sözleri hurufları ki, onlara işaretler eyledik. Sen onların hassalarını topla ve manalarını tahkik eyle. Bütün hayır ve saadet, onlarla tamam olur." der. "Hurufların manalarını tahkik et." karinesiyle manayı ifade etmeyen hecaî harfler murad olmayıp, belki kelimeler manasındaki "Sözler" namıyla risaleler muraddır.
(Şualar:298)