İşte enbiyanın lisan-ı halleri şehâdet, lisan-ı kalleri beşaret veriyor.
BİRİNCİSİ
Eğer sahife-i itibar-i âlemde menkuş olan âsar-ı enbiyayı nazar-ı mütalaya alsan; ve tarihin lisanından nübüvvete dair cereyan eden ah¬val¬lerini dinlersen; ve cihet-ül vahdet-i nübüvveti zaman ve mekanın tesirat-ı hususiyeden tecrid edebilsen, göreceksin ki; enbiyaya “ nebî” dedirtmiş ve nübüvvetlerine medar olmuş olan esaslar ki, herbir nebî,iddia-yı nü¬büvvet ve mu’cizeyi izhar; ve düstur-u hareketi Hukukullah ve hukuk-u îbadı muhafaza; ve terk-i menafi-i şahsiyye; ve ümeme karşı keyfiyet-i muameleleri; ve ümmetin onlara karşı keyfiyet-i telakkisi; ve zatlarındaki sebeb-i temayüz olan meziyyât gibi medar-ı nü¬büvvet olan esaslar evlad-ı beşerin en âhir üstadı olan Muhammed-i Hâşîmîde (A.S.M.) daha ekmeli ve daha azheri bulunur. Demek oluyor ki; yakîni ifade eden nev’-i vahid-deki istikrâ’, hususan kıyas-ı hadsî-i hafî ianesiyle ve kıyas-ı evleviyenin te’yidiyle, mu’cizatlarının lisaniyla vahdet-i Sâni’in bir bürhan-ı bâhiresi olan Muhammed’in (A.S.M.) sıdk-ı nübüvvetine şehâdet ederler.
İşte bu sırdandır ve nübüvvet-i Muhammediyeye (A.S.M.) mukad¬deme olmasındandır ki; Kur’ân-ı Hakîm ahval-i enbiyayı kesretle zikre¬diyor.
İKİNCİSİ
Enbiyanın Nübüvvet-i Ahmediyeye (A.S.M.) işârât ve beşaretleridiri¬dir. Kütüb-ü Münzele pek çok tahrif ve tağyir olmakla beraber, ehl-i tet¬kik pek çok işârât ve beşâretlerini nakletmişlerdir.( ) Ezcümle Hüseyn-i Cisrî risalesinde yüz delil kadar tadât ediyor. Burada iktisaren ehline ha¬vale ediyoruz.