بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللَّهِ وَ بَرَكَاتُهُ
Aziz Muhterem Kardeşlerimiz!
Evvela: Bu gelen Ramazan-ı şerifinizi ve hizmetlerinizi tebrik ederiz.Biz üstadın vasiyatnamesinde yazdığı hayatta kalan varisleri olarak 27 Ağustos 2008 Çarşamba günü İstanbul’da bir araya geldik.
Nur’un bazı meselelerine ve neşriyata dair hususlar görüşüldü.Her tarafta kardeşlerimizin kemali sadakat ve ciddiyetle Nurlara sarılmalarını kemal-i hürmet ve sevinç ve şükranla yad ettik.
Neşriyata dair bazı hususların nazar-ı dikkate alınmasını maslahat-ı Nuriyye adına elzem gördük şöyle ki:
Dahil ve haricte Nurların neşriyatının fevkelhad yayılmasını ve Nur derslerinin her tarafta okunmasını, Rahmet-i İlahiyye’nin bu millete ve Alem-i İslam’a bir bayram sevinci yaşattığını görmekte ve şükranla karşılamaktayız.
Saniyen: Risale-i Nur’un dahil ve hariçteki neşriyatında bazı noktalara dikkat edilmesi lazım geldiği kanaatindeyiz.
Nurlar’ın neşriyatının aynen Üstadımız zamanında olduğu gibi yapılması zaruridir ki; sadakatımızı ve Üstadımıza layık bir talebe olabilme şükranımızı ifa etmiş olalım.
Mesela: Üstadımız bazı lahika mektublarında şerh ve tashihmanasında ilaveler yapmak ve bazılarını çıkarmak gibi tasarrufatta bulunmak sadakattan uzaklaşmaktır.Bu tahrifatı asla tasvib etmiyoruz.
Üstadımız, Risale-i Nur’un telifinden sonra “bir harfini de değiştirmeye me’zun değilim”, dediği halde bazı neşriyatların, Üstadımızın bu ikazlarına uymaması ve tasarruflarda bulunmaları katiyyen tasvib edilemez.
Üstadımız, Risale-i Nur’da aynen şöyle buyuruyor : Risale-i Nur, bu vazifeyi en dehşetli bir zamanda ve en lüzumlu ve nâzik bir vakitte, herkesin anlıyacağı bir tarzda hakaik-ı Kur'âniye ve îmaniyenin en derin ve en gizlilerini gayet kuvvetli bürhanlar ile isbat ederek…(Sikke-i Tasdik-i gayb-i 132 )
gibi çok beyanlarla nura sadakatımızı ders verdiği halde…bazıların bilerek veya bilmeyerek sahife altına lugat koymaları ve uzun izahlarla ilaveler ve şerhler yapmaları sadakatımıza ve ustadımızın tanzim ve tertibine muhalefet olduğu malumdur.
Üstadımızın nazarından geçip tasvib ettiği orijinal neşriyatlar devam etmektedir.
Muhabbet ihlas ve sadakatımızın devamını Cenab-ı Hak’dan niyaz ederiz.
Mustafa Sungur, Husnu, Abdullah,Ahmed Aydemir,Tillolu Said, Seyyid Salih
Not: Üstadımızın 1947’de yazdığı ve neşrettiği ve sonra Emirdağ Lahikası’nı 1954’de tashih ederken “ Başta Husrev ve Tahiri olarak oniki kahraman kardaşlarıma vasiyet ediyorum cümlesi üzerine işaret koyarak vasiyetnamede aşağıdaki isimleri yazmıştır.O zamanda hayatta olan onbeş kardaşımızın isimlerini kendi el hattı ile beraber aynen neşr etmiştir.
1955’den sonra neşr ettiği bazı vasiyetleri de vardır ki İkinci Emirdağ Lahikasında derc edilmiş ve Neşr edilmiştir.Üstadımızın kendi el yazısı olması itibariyle kudsi bir hatıra olarak ve kardaşlarımıza bir Ramazan hediyesi olarak takdim ediyoruz