NUR DERSi - NUR DERSLERi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

NUR DERSi - NUR DERSLERi


 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
EN SON PAYLAŞILAN KONULAR
Konu Yazan GöndermeTarihi
Ptsi Mart 16, 2009 11:19 am
Ptsi Mart 16, 2009 11:19 am
Paz Mart 15, 2009 2:38 pm
Cuma Mart 13, 2009 1:54 pm
Cuma Mart 13, 2009 1:52 pm
Cuma Mart 13, 2009 1:50 pm
Perş. Mart 12, 2009 7:30 pm
Perş. Mart 12, 2009 11:55 am
Perş. Mart 12, 2009 11:53 am
Perş. Mart 12, 2009 10:53 am
Salı Mart 10, 2009 11:46 am
Paz Mart 08, 2009 10:41 pm
C.tesi Mart 07, 2009 4:18 pm
Perş. Mart 05, 2009 1:29 pm
Perş. Mart 05, 2009 1:21 pm
Perş. Mart 05, 2009 11:12 am
Perş. Mart 05, 2009 12:34 am
Perş. Mart 05, 2009 12:32 am
Perş. Mart 05, 2009 12:32 am
Perş. Mart 05, 2009 12:31 am
Perş. Mart 05, 2009 12:31 am
Perş. Mart 05, 2009 12:28 am
Perş. Mart 05, 2009 12:28 am
Perş. Mart 05, 2009 12:27 am
Perş. Mart 05, 2009 12:27 am

 

 Fethullah Gülen Hocaefendi’yi konuşmak

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Beyza
Ehl-i Hizmet
Ehl-i Hizmet
Beyza


Mesaj Sayısı : 47
Kayıt tarihi : 02/02/09

Fethullah Gülen Hocaefendi’yi konuşmak Empty
MesajKonu: Fethullah Gülen Hocaefendi’yi konuşmak   Fethullah Gülen Hocaefendi’yi konuşmak Icon_minitimePtsi Şub. 02, 2009 11:36 am

Fethullah Gülen Hocaefendi’yi konuşmak- 3
Murat Türker







AHMET KURUCAN’ın, Hocaefendi’ye atfettiği, kadınların dövülmemesi gerekliliğine dâir değerlendirmeleri, bir açılım, yeni bir yaklaşım olarak sunduğunu biliyoruz.

Hocaefendi’nin beyanlarının bir ‘açılım’, bir ‘yenilik’ olduğu iddiasının hem doğru, hem yanlış olduğunu buraya kaydedelim.


Doğrudur; çünkü seleflerimiz içinde kayda değer herhangi bir âlimin, belli koşullara münhasır kılınsa da, nassla ruhsat verilmiş dayak meselesine, Hocaefendi gibi ‘kategorik’ olarak karşı çıktığı vâkî değildir. Hele ki, bir şekilde şiddete mâruz kalan kadının, ‘kocasına karşılık vermesini’ telkin eden bir ‘fıkhî’ yaklaşım, gerçekten de ‘yeni’ olarak nitelendirilmeyi fazlasıyla hak ediyor!


Yanlıştır; çünkü tevârüs ettiğimiz fıkhî birikim, zulme ve ayarsız şiddete mutad olarak mâruz kalan bir kadına, “Sesini çıkarma, katlan!” diyor falan değildir. Eğer böyle olsaydı, yani selef âlimleri zâlimâne bir şiddetle her dâim yüz yüze olan bir bayana, fıkhî olarak çıkış yolu göstermiş olmasaydı, başka bir deyişle, cârî içtihadlar bu noktada kadının elini kolunu bağlıyor olsaydı, o zaman Kurucan, Hocaefendi’ye ait, “Dayak yiyen kadınlar, ortada çocukları olmasa boşansınlar derdim” sözünü yeni ve müthiş orijinal bir içtihad, bir açılım olarak sunmakta haklı olabilirdi; ama ne yazık ki ortada böyle bir durum yok.



Şimdi şuraya dikkat buyurunuz: Ahmet Kurucan, konuyla ilgili 25.10.2008 tarihli ilk yazısında, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin ‘müstakil olarak koca dayağının boşanma sebebi sayılabileceğine dâir’ görüşünü şöyle lânse ediyor okurlarına:

“…Yani koca dayağı hanım tarafından açılacak boşanma davasının sebebi olabilir. Hâlbuki gerek klasik gerekse modern dönemlerde kaleme alınmış fıkıh müdevvenatında, İslâm'a göre meşru boşanma sebepleri arasında müstakil olarak koca dayağını görmeniz mümkün değildir. Eğer bu cümleyi çok iddialı bulduysanız şöyle düzeltebilirim; en azından ben, şu ana kadar yaptığım fıkıh okumalarında koca dayağını müstakil meşru boşanma sebebi sayan içtihadî bir yaklaşıma hiç rastlamadım. Aksine nüşûz/geçimsizlik ve geçimsizliğin kadından kaynaklanma durumunu ele alan içtihadlarda eğer yuvanın devamı, huzurun avdeti bu yolla sağlanacaksa kadının kocası tarafından hafifçe dövülebileceğini okudum.”


Bir de şu alıntıya, Milli Gazete yazarlarından Ebubekir Sifil’in 08.11.2008 tarihindeki yazısından yaptığımız iktibasa göz atınız:


“Görünüşe göre Kurucan, gerek geçmiş ulemânın eserlerinde, gerekse modern zamanlarda kaleme alınmış çalışmalarda İslâm'a göre meşru boşanma sebepleri arasında ‘koca dayağı’nın yer almadığı konusunda yakinî bilgi sahibidir. Ancak bunu dile getirme tarzını fazla abartılı bulabilecekler için tenezzülen, kendisinin ‘fıkıh okumaları’nda böyle bir hükme rastlamadığını söyleyebileceğini belirtiyor.


“Haydi Kurucan'ın ‘klasik’ dediği dönemin devasa birikimini bir kenara bırakalım; zira bunun altından ne kendisi –hem de böyle bir ‘okuma’yla!– kalkabilir, ne de modern zamanların diğer içtihad havârileri… Böyle iddialı cümleler kurmadan önce hiç olmazsa modern dönemlerde kaleme alınmış ilgili çalışmalara şöyle bir göz atmak gerekmez mi?


“Bu nasıl bir ‘okuma’dır ki, konuyla yüzeysel olarak ilgilenenlerin bile aklına öncelikle gelmesi gereken birkaç çalışmayı, söz gelimi Abdülkerim Zeydân'ın el-Mufassal fî Ahkâmi'l-Mer'e'sini ya da el-Mevsû'atu'l-Fıkhiyye'yi atlar?! “Bunlara göz atmadıysanız neyi okudunuz?” demezler mi adama?..”


Yer darlığı nedeniyle buraya almasak da, Ebubekir Sifil’in, yazısının devamında, adını verdiği kaynaklarda, kocasından bir şekilde zarar gören kadının, boşanma talebinde bulunabileceğinin açıkça belirtildiğini söylediğini buraya derc edelim. Hatta Sifil, Mâlikî mezhebine göre, boşanma talebinin hayata geçirilmesi için, zararın süreklilik arz etmesine bile gerek olmadığının da altını çiziyor.


Ahmet Kurucan, fıkıhla iştigal eden biri olarak, ‘yüzeysel bir okuma yapanların bile’ aklına gelmesi gereken bu eserleri bir şekilde atlamış ve ilk yazısında, bunlardan habersiz olduğu için Hocaefendi’nin içtihadını bir ‘açılım’ olarak sunma yoluna gitmiştir.


“Olabilir, bu eserler gözünden kaçmıştır” desek bile Kurucan, bu kaynakların varlığını kendisine hatırlatanları, yani kadının zarar görme durumunda boşanma talebinde bulunabileceği savunusunun yeni olmadığını ifade edenleri, müteakiben kaleme aldığı yazılarda neden görmezlikten gelmiştir?


Bu ilmî ve fikrî etikle ne ölçüde bağdaşmaktadır?


“Canım, Ahmet Kurucan, Ebubekir Sifil’in ilgili yazısından haberdar olmamış, yazıyı okumamış olamaz mı?” şeklinde bir soru da durumu kurtarmaya yetmemektedir. Çünkü Kurucan’ın, Sifil’in 8 Kasım tarihli yazısında geçen “Hocaefendi’nin içtihadının dayağı hayat tarzı hâline getiren kocalarla sınırlı olmadığı görülüyor” cümlesinin hemen hemen aynısını 15 Kasım tarihli yazısında çürütmek üzere zikrettiğini görüyoruz: “[Anlaşılan o ki Hocaefendi'nin görüşü dayağı hayat tarzı haline getirmiş kocalarla sınırlı değil] diyenler bu yorumlarında yanılıyorlar.”


İşin özeti şudur: Kadının, gördüğü zarar mukabilinde boşanma hakkının olduğunu ilk söyleyen Hocaefendi değildir; dolayısıyla bu değerlendirmeyi ‘fıkıh tarihinde bir ilk’ heyecanıyla sunmanın da reel bir karşılığı bulunmuyor.


Buradan hareketle, sanki fıkhî birikim, kadını çaresizliğe mahkûm ediyormuş, ölçüsüz ve sürekli bir şiddete mâruz olsa da sabretmesini salık veriyormuş gibi gösterip, kadına, kocasına karşılık vermesini söylemenin, yeni/daha önce hiç söylenmemiş olmak ve mevcut ailevî sorunları büyütmek dışında bir hususiyeti yoktur.


Kurucan bir yerde haklıdır: Kadına, şiddet görmesi durumunda kocasına mukabele etmesini öğütleyen bir fıkhî yorum gerçekten ‘yeni’dir ama böyle bir içtihad çözümün değil, sorunun ateşine odun taşır.



Benim dikkatimi çeken ‘esas’ problem şu: Kurucan, bir önceki yazıda da belirttiğim gibi, nass ile sabit bir hükme bence tehlikeli bir zihnî arka plândan yaklaşıyor. Bir taraftan kadınları dövmenin, o devirde cârî bir uygulama olması nedeniyle, vahyin bu durumu direk değil tedrîcen kaldırma yoluna gittiğinden dem vuruyor. Ama bu durumda, “Vahyin, kadınları dövme ameliyesini tümden yasaklamayı uygun gördüğünü söylüyorsunuz. Deliliniz nedir?” sorusu havada kalıyor.

Kurucan bu olayı da içki örneği gibi sunarak tedrîcilikten söz ediyor. İçki yasaklandığı için ve men edilme sürecini de bildiğimiz için ‘yasaklanmıştır’ diyoruz. Yani vahiy, son kertede yasaklamayı düşündüğü içkiyi tedrîcen de olsa haram kılmıştır. Peki kadın dayağı da bunun gibiyse, niye Kur’an bir ‘nihâî hüküm’ ile dayağı da tümden yasak etmemiştir?


Dolayısıyla bu, Kur’ân’a söylediğini değil, duymak istediğimizi söyletmeye çalışmak anlamına gelir.


Üstelik Kurucan, dayaktan muzdarip kadınları kastederek “Yıllardır hatta asırlardır dinle özdeşleştirilmeye çalışılan, Kur'an ve sünnetle ispatlamak için uğraşılan yanlış gelenek ve göreneklerin dinî değil kültürel bir zemine oturmuş olduğunu yetkili bir ağızdan duymaları elbette sadece onları değil, hepimizi ve herkesi sevindirmelidir.” derken, nassla ruhsat tanınmış bir meseleyi ‘yanlış gelenek ve göreneklerin ürünü’ olarak sunarken ne dediğinin gerçekten farkında mıdır?


Bunu bir adım daha öteye taşıyalım: Bir nassın kaynağının ne olduğunun ne önemi vardır? Bir devrin telakkisinde yer bulan bir meseleye Kur’an bir şekilde vize veriyorsa, o mesele artık ‘şer’î’ bir hüviyet kazanır. Bu durumda da bize düşen teslimiyettir. Vahiyle sabit bir husus, faraza nüzul öncesi cârî bir duruma tekabül ediyorsa, yani Kur’an yaşayan bir uygulamaya onay veriyor, üstelik onu evrenselleştiriyorsa, o hükmü, “Bu hükmün kaynağı gelenek, görenektir” diyerek bir kenara atabilir misiniz? Kaynağı gelenek-görenek de olsa, tamamen yeni bir husus çerçevesinde oluşmuş da olsa, vahyin telkin ettiği her şey şer’îdir ve itaati gerektirir.


Karşımızda, ahkâmı modern algı ekseninde yeniden biçimlendirme gayretinde olan bir bakış açısı var. Mesele o yüzden ehemmiyetlidir.


Hissiyat karıştırmadan, hamâsete bulaşmadan masaya yatırılmalıdır.


Bir sonraki yazıda devam edelim…







NOT: Şu ana dek yazdıklarımdan ve bundan sonra konuyla ilgili yazmayı düşündüğüm hususlardan hareketle, ‘dayak taraftarı’ olarak yaftalanma ihtimali ile yüz yüze olduğumun farkındayım. Hanımıma bir ‘fiske’ bile vurmadım. Açıkçası, olur olmaz şiddete müracaat hoyratlığından da tiksiniyorum. Yalnız mesele, şiddeti savunmayla tamamen ilgisiz, ahkâmı muhafaza uğraşıyla ilintili bir meseledir. Devrin idrâkine söyleteceğim diye, Kur’ân’a tekellüflü te’villerle yaklaşan ve nassları zorlayan yorumculara itiraz etmekle, şiddeti savunmak arasındaki farkı görmek istemeyenler, okumamakta serbesttirler.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Fethullah Gülen Hocaefendi’yi konuşmak
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» M.Fethullah GÜLEN Hocaefendi Tebliğ Ediyor ki : Risale-i Nur Sadeleştirilemez
» Üstad'ın Talebelerinin Fethullah Gülen Hocaefendi Hakkında Görüşleri
» Fethullah Gülen Hocaefendi hakkında bir şeyler söylerken iki düşünmek zorundasınızdır.
» FETHULLAH GÜLEN SİYASAL İSLAM VE CEMAAT
» Fethullah Gülen'den sekine insanının tarifi..

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
NUR DERSi - NUR DERSLERi :: İSLAM TARİHİ -VİDEO- MUHTELİF MEVZULAR :: DÜNYADA NUR HİZMETLERİ-
Buraya geçin:  
lemalarnuru@hotmail.com
Powered by phpBB © phpBB Group
Copyright © 2007 By Admin & Administrator
©PhPBB
Bedava forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Cookies | Son tartışmalar