NUR DERSi - NUR DERSLERi
|
EN SON PAYLAŞILAN KONULAR
|
Konu |
Yazan |
GöndermeTarihi |
|
| Ptsi Mart 16, 2009 11:19 am
|
|
| Ptsi Mart 16, 2009 11:19 am
|
|
| Paz Mart 15, 2009 2:38 pm
|
|
| Cuma Mart 13, 2009 1:54 pm
|
|
| Cuma Mart 13, 2009 1:52 pm
|
|
| Cuma Mart 13, 2009 1:50 pm
|
|
| Perş. Mart 12, 2009 7:30 pm
|
|
| Perş. Mart 12, 2009 11:55 am
|
|
| Perş. Mart 12, 2009 11:53 am
|
|
| Perş. Mart 12, 2009 10:53 am
|
|
| Salı Mart 10, 2009 11:46 am
|
|
| Paz Mart 08, 2009 10:41 pm
|
|
| C.tesi Mart 07, 2009 4:18 pm
|
|
| Perş. Mart 05, 2009 1:29 pm
|
|
| Perş. Mart 05, 2009 1:21 pm
|
|
| Perş. Mart 05, 2009 11:12 am
|
|
| Perş. Mart 05, 2009 12:34 am
|
|
| Perş. Mart 05, 2009 12:32 am
|
|
| Perş. Mart 05, 2009 12:32 am
|
|
| Perş. Mart 05, 2009 12:31 am
|
|
| Perş. Mart 05, 2009 12:31 am
|
|
| Perş. Mart 05, 2009 12:28 am
|
|
| Perş. Mart 05, 2009 12:28 am
|
|
| Perş. Mart 05, 2009 12:27 am
|
|
| Perş. Mart 05, 2009 12:27 am
|
|
| Ceylan'ın tutmayan planı ve Bediüzzaman | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
NurDersi MuHakkiK
Mesaj Sayısı : 709 Kayıt tarihi : 30/01/09
| Konu: Ceylan'ın tutmayan planı ve Bediüzzaman Salı Şub. 10, 2009 11:22 am | |
| (Bediüzzaman'la Yaşayan Öyküler kitabından)
Oyunbozanlık
Sabah derslerinin ayrı bir özelliği ve güzelliği vardı. Namazı kılıp tesbihatı yaptıktan sonra, Risale-i Nur’dan bir miktar ders yaparlardı. Başta Üstad Bediüzzaman olmak üzere, diğer talebeler de sırayla bir veya birkaç sayfa okur ve güne bu şekilde Risale-i Nur dersiyle başlarlardı.
Bediüzzaman dersten sonra, talebelerine küçük bazı ikramlarda bulunurdu: Lokum, şeker, bir kaşık bal veya mevsimine göre üzüm, erik veya elma… Çoğu zaman kahvaltılık pay da buna dahil olurdu.
Bunun da bir usulü vardı. Herkes 1’den 9’a kadar bir sayı söyler, sonra bu sayılar toplanırdı. Ortaya çıkan toplam, ilk söyleyenden başlanarak sayılır ve kimde kalırsa o dilediği payı seçer alırdı. Ceylan, genellikle sayıyı en son söyler ve pratik zekasıyla hemen bir hesap yapar ve ilk payın kendisine çıkmasını sağlayacak şekilde bir sayı söylerdi. Son sırada değilse bile hemen yer değiştirir, sayıyı son olarak yine kendisi söylerdi. Böylece yiyeceğin en güzeline veya en büyüğüne sahip olurdu.
Ceylan’ın bu tavrı, Üstad’ın dikkatinden kaçmazdı. Yine bir sabah dersinden sonra, kahvaltılık pay edilmiş ve sayılar söylenmeye başlamıştı. Ceylan ortalarda bir yerdeydi. Bu durumda son sayıyı kendisi söyleyemezdi ve en iyi payı elde edemezdi. Sessizce yerinden kalktı ve son sıraya oturdu. Bediüzzaman, Ceylan’ın bu oyununu yine fark etti: – Keçeli, kalk oradan, geç yerine otur, dedi. Sen hep hile yapıyorsun... Ceylan zeki ve akıllı olduğu kadar da şakacı biriydi. Bunun bu özelliğini Bediüzzaman bilir ve hoş karşılardı. Çoğu zaman da tebessüm eder ve karşılık verirdi.
Ceylan yarı mahcup bir şekilde: – Üstad’ım, dedi, hile yapmıyorum. Sadece buraya oturmakla sırayı kendime çıkarıyorum. Bediüzzaman gülümsedi ve manalı manalı gözlerinin içine baktı. Ceylan kalktı, eski yerine oturdu ve payına çıkana razı oldu. Bu sefer planı tutmamıştı. | |
| | | İsRa.. GaYYuR
Mesaj Sayısı : 258 Kayıt tarihi : 30/01/09
| Konu: Ceylan Abi den hatıralar.. Salı Şub. 10, 2009 10:39 pm | |
| "Ben oklava yedim"
Üstad bir yanlışlıktan dolayı hiddet edip, küçük kulunç değneği ile vurduktan sonra, "Size baklava alacağım yemeniz için" deyince, "Ben oklava yedim Üstadım" diye, yine üstadı tebessüm ettirmiş.
"Nine ihtiyardır"
Bahar günü arabayla kır gezintisi yaparken otlayan koyunların, kuzuların yanından geçerken. Üstad, "Ceylân, sana bir koyun alacağım, bir de nine alacağım. Nine koyunu sağar, sen de sütünü içersin" deyince, Ceylân "Nine ihtiyardır, bu işleri yapamaz Üstadım" diye cevap vermiş. "Zekeriya'nın dolmuşu "
Bir gün babasının yazdığı hasret ve şikâyet mektupları üzerine Zekeriya Kitapçı, Abdullah Yeğin'e hitaben Emirdağ'a, Üstada gelmesi için mektup yazmış. Bunun üzerine Yeğin Urfa'dan kalkıp, Emirdağ'a, Üstadın yanına gelmiş. Üstad , böyle durup dururken niçin geldiğini sorarak hiddet etmiş. Zekeriya Kitapçı'nın mektubu üzerine bu işin olduğunu anlayan Ceylân Çalışkan, zekâsından fışkıran cevabını biraz da argoya sarsarak, hemen cevap vermiş: "Zekeriya'nın dolmuşuna binmiş. Üstadım."
"Bir huri bana yeter"
Üstad iman ve Kur'ân hizmetini ehemmiyetini, bu zamandaki fedakârlığı anlatarak, "Size yirmi huri de verilse, yine bu hizmeti terk etmemeniz lâzım deyince, Ceylân Çalışkan yine lâtifesini yapmış: "Üstadım, bir tanesi yeter bana."
l96l yazında Nur talebeleriyle birlikte Ceylân Çalışkan'ı birinci şubede nezarete koymuşlardı. Hadisede mühim bir unsur olan Said Özdemir, elindeki içinde Nur'un matbaa klişeleri, formaları da çantasıyla birlikte, fırsatını bulup firar etmişti. Yirmi üç gün kadar Nur talebeleri nezarette kalınca Ceylân Çalışkan şu mısraları yazmıştı:
Ağustos'un dördüncü haftası Said ve çantası Birinci şubeden bırakıp kaçtı Başımıza sevaplı belâlar açtı.
Bu şiiri eline alıp okuyan Birinci Şube Müdürü, "Bunu kim yazdı?" diye sormuştu. "İçinizden en eski kimse onunla konuşalım" diyen Birinci Şube Müdürü Muzaffer Yılmaz'a Ceylân Çalışkan, "Eskilere itibar olsa, bit pazarına nur yağardı" diye şaka yapmıştı. Harbiyede sabahleyin kapılar geç açılınca, içerde sıkışıp kalan Ceylân Çalışkan şu lâtifeleri satırları yazmıştı:
Saat on bire geldi Yemeğe hâcet kalmadı Halimizi demeye hacet kalmadı Herkes hacetini içerde görür Hacetim var demeye hacet kalmadı Burası bir sivri adadır Yassıada' ya gitmeye hacet kalmadı.
Sinekten kısas
Kafası pek çalışmayan, sâfi kalb, hemen aldatılabilen kimselere zeki ve nükteli buluşuyla "Kardeşimiz fazla mübarek" diye takılan Ceylân Çalışkan, çok konuşan, çenesi kuvvetli kimseleri de "Kardeşimiz az konuşmanın faziletine dair beş saat konuşabilir" diye şakayla hicvedermiş. Çalışkanlar hanedanının asil bir mensubu olan Ceylân Çalışkan bahsini rahmetlere ve dualara vesile olması dileğiyle lâtifeli hatıraları ile bağlıyalım: Barla'nın Çam dağlarında yabani ve iri bir sivrisinek Ceylân'ın eline konmuş emerken, Çalışkan elindeki makasla sineğin ayağını kesmek istemiş, Üstad ise "Keçeli ne yapıyorsun?" deyince Ceylân Çalışkan, "Kısas yapıyorum Üstadım" demiş. Üstad ise "O seni hacamat yapıyor" diye mukabele etmiş. "Top ne işe yarar?"
Yine bir gün, Ceylân Çalışkan'ın amcası oğlu Zeki Çalışkan, Ceylân çalışkan'ın üvey kardeşi Sadık Çalışkan ile reyahin çiçekleri toplamış, Keçili köyü civarında üstada götürmek, hem de orada top oynamak için, yol kenarından giderken Üstad faytonda, Ceylân Çalışkan ise arabanın atını sürmekte iken, yol kenarında giden kardeşini ve amca oğlunu görmüş. Arabayı durdurarak, iki çocuğu da arabaya almışlar. Utanarak topu arkalarına saklamak istemişler. Bu esnada Üstad "Bu nedir?" diye topu sormuş. Zeki Çalışkan utanç içinde cevap verememiş, sadece ve sessizce, suçluluk psikolojisi içinde "Top!" diyebilmiş. Üstad ise "Bu ne işe yarar?" deyince Zeki Çalışkan daha da utanmış, ama yine Ceylân Çalışkan imdada yetişerek, topu tarif etmeye başlamıştı: "Üstadım, bu topu atarlar, tekrar yakalamak için peşinden koşarlar" deyince Üstad "Fesübhanallah" diye tebessümle karşılamış. | |
| | | | Ceylan'ın tutmayan planı ve Bediüzzaman | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
|
|
|