Medreseli GaYYuR
Mesaj Sayısı : 75 Kayıt tarihi : 01/02/09
| Konu: "Her hakiki hasenat gibi cesaretin dahi menbaı, imandır, ubudiyettir. Her seyyiat gibi cebanetin dahi menbaı dalalettir." sözünü nasıl anlamalıyız? Çarş. Şub. 11, 2009 6:54 pm | |
| Her insan, hem korkak, hem de cesur olabilir. Bu ifadeler cesaret ve korkaklığın kaynağını bildirir. İman ve Allah`a kulluk, her türlü iyiliğin kaynağı olduğu gibi, cesaretin dahi kaynağıdır. Her türlü kötülük, küfür ve dalaletten geldiği gibi, korkaklık da aynı kaynaktan çıkmaktadır. Mü`minlerin cesareti, kafirlerin korkaklığı, özellikle savaşlarda çok açık bir şekilde görülmektedir. Mü`mini cesur yapan, temelde şu iki esastır.
a- "Onların ecelleri geldiğinde, bir an geri kalmazlar, öne de geçmezler" ayetinin bildirdiği "ecel birdir, değişmez" gerçeği. (A`raf, 34; Yunus, 49; Nahl, 61) Savaşta ön cephede olanla, arka cephedeki, ölüme aynı uzaklıktadır. Hatta cephede olanla, evinde istirahat eden arasında, ölüme uzaklık-yakınlık farkı yoktur. Niceleri vardır, pek çok savaşa girer, yatağında vefat eder. Niceleri de vardır, ilk defa savaşa katılır, hayatını kaybeder.
Halid b. Velîd`in durumu, buna güzel bir örnektir. Yatağında ömrünün son dakikalarını geçirirken, etrafındakilere şöyle der: "Şu kadar savaşa katıldım. Vücudumda ok-mızrak yarası veya bir darbe izi olmayan hiçbir uzvum yok. Ama gördüğünüz gibi, yatağımda vefat ediyorum. Korkakların kulakları çınlasın !" [2>.
b- Mü`min için, savaşta iki güzelden biri vardır (Tevbe, 52): Ya şehitlik, ya zafer [3>. "Ölürsem şehidim, kalırsam gazi" diyen bir mü`min, böyle beklentileri olmayan bir inançsızdan , elbette daha cesur olacaktır. | |
|