NUR DERSi - NUR DERSLERi
|
EN SON PAYLAŞILAN KONULAR
|
Konu |
Yazan |
GöndermeTarihi |
|
| Ptsi Mart 16, 2009 11:19 am
|
|
| Ptsi Mart 16, 2009 11:19 am
|
|
| Paz Mart 15, 2009 2:38 pm
|
|
| Cuma Mart 13, 2009 1:54 pm
|
|
| Cuma Mart 13, 2009 1:52 pm
|
|
| Cuma Mart 13, 2009 1:50 pm
|
|
| Perş. Mart 12, 2009 7:30 pm
|
|
| Perş. Mart 12, 2009 11:55 am
|
|
| Perş. Mart 12, 2009 11:53 am
|
|
| Perş. Mart 12, 2009 10:53 am
|
|
| Salı Mart 10, 2009 11:46 am
|
|
| Paz Mart 08, 2009 10:41 pm
|
|
| C.tesi Mart 07, 2009 4:18 pm
|
|
| Perş. Mart 05, 2009 1:29 pm
|
|
| Perş. Mart 05, 2009 1:21 pm
|
|
| Perş. Mart 05, 2009 11:12 am
|
|
| Perş. Mart 05, 2009 12:34 am
|
|
| Perş. Mart 05, 2009 12:32 am
|
|
| Perş. Mart 05, 2009 12:32 am
|
|
| Perş. Mart 05, 2009 12:31 am
|
|
| Perş. Mart 05, 2009 12:31 am
|
|
| Perş. Mart 05, 2009 12:28 am
|
|
| Perş. Mart 05, 2009 12:28 am
|
|
| Perş. Mart 05, 2009 12:27 am
|
|
| Perş. Mart 05, 2009 12:27 am
|
|
| MAHMUT USTAOSMANOGLU (K.S) kisa dersler... | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
İsRa.. GaYYuR
Mesaj Sayısı : 258 Kayıt tarihi : 30/01/09
| Konu: MAHMUT USTAOSMANOGLU (K.S) kisa dersler... Cuma Ocak 30, 2009 11:32 pm | |
| Mahmud Ustaosmanoğlu Efendi Hazretleri'nden Kategori: Efendi Hazretlerinden Hain odur ki
kitaplarIn evvelinden Besmele’yi siler!
“Deki: Eğer Allah-u Teâlâ’yı seviyorsanız bana tâbi olunuz ki Allah (Celle Celaluhu) da sizi sevsin.” (A’li İmran sûresi, 31. âyet-i kerîme.)
Hani itaat. Tenezzül edip tarafına bile bakmıyor, “Günah işleme” diyen kimseye “Sen unuttun mu, Allah’ın gâfur (bağışlayıcı) olduğunu!” diyor. Acayibime gitti bu söz; Allah ile istihzadır. O’nun gözü önünde ters işler yap, “Allah gâfurdur” de, olur mu? Allah gâfurdur ama kime? Edebli kullara, uslu olanlara. Utanmadan günah işleyenlere değil. Bu sözü söyleyen kör nefsine, cahil olan nefsine itaat ediyor…
Efendi Babam derdi ki, “Nefs, yeryüzünün en gâfili, en cahilidir. Bunu düşman bilmezsen Mevlâ’ya dostluğu bilemezsin.”
“Muhakkak ki, biz insanı en güzel bir biçimde yarattık.” (Tin sûresi, 4. âyet-i kerîme.)
O’ndan güzel yok. Seni en güzel kıvamda yaratan Allah’a böyle mi yapman lâzım. Dünya sevgisi insanı sarhoş eder. Ruhu’l Beyan’da gördüm. Her haram insanı sarhoş eder. Bir mesele daha var. Halid Efendi vardı. Çok derin hocaydı. Allah rahmet etsin. Bitlis’ten gelirdi. Bana da uğrardı. Bir gün Bakırköy’de birinin evine geldi. Ben de “ona uğrayım” dedim. Elini öptüm. Konuşuyorduk. Vaaz niçin tesir etmiyor? O da, “Bir hoca dedi ki, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Mevlâ’ya yalvardı. ‘Evvelki ümmetleri günah işleyince maymun, hınzır ederdin. Benim ümmetimi etme.’ Mevlâ buyurdu ki, ‘Suretlerini etmem. Fakat ruhlarını maymun, hınzır ederim.’ Bakıyorsun insan, kafa var, eli var, kulağı var, gözleri var, evinin yolunu bulacak kadar aklı var, adam daha. Halbuki içi maymun. Maymun söz, laf anlar mı?”
Dışından insan gözüküyor, içinden maymun. Sana sığındık ya Rabbi! Sen kayır bizi. Başka kimse kayıramaz. “Şeriatımı kayırın ben de sizi kayırayım” diyor Allah Celle Celaluhu. Edebli olsanız ne olur? Haram nedir? Dans nedir? Kadın erkek bir arada oturmak nedir? Bir ihtiyaç mı var; yemek yeme gibi? Yemeğe ihtiyaç olunca insan zorlanır. Böyle bir zorun mu var? “Ben de seni maymun ederim” diyor Mevlâ.
Mevlâ’ya kuvvetli güvenelim. Boğun eğelim. Sensin Rabbimiz. Rızkımızı veren Sensin. Sensin bizi gezdiren. Sensin bizi konuşturan. Sensin bizi gördüren, işittiren. Bu kadar iyilik hep senden geliyor. Başka iyilik eden yok. Kim yaratabilir?
Hep iyilikler O’ndan!... Hep isyanlar O’na!..
Ya Rabbi, Sana itaatten ayırma!
Habibine itaatten ayırma!
Kur’an’a itaatten ayırma!
Ya Rabbi, birbirimize acıyıcı eyle. Birbirimizi kin, buğuz, adavetlerle karşılayıcı etme.
“Âlime yakışan ve gereken Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in ahlâkında olmasıdır.” Bu Avamil kitabında var.
Elhamdulillah birkaç kelime Cenab-ı Hak söyletti. Tesirini halk eyle, bana da bunlara da ya Rabbi!
Evladlarımızı hayırlı eyle. Gençlerimizi kurtar masiyet ve isyanlardan… Hainlerin eline düştü. Hain odur ki, kitapların evvelinden Besmele’yi siler, hamd’ı siler, salavat’ı siler. Cennetten bahsetmek yasak. Cehennemden bahsetmek yasak. Ne bilsin bu adam? Nasıl cehennemden kaçsın. Nasıl cehenneme girdirecek sebeblerden uzak olsun? Nasıl cennete götüren sebeblere yaklaşsın. Hocanın sözünde çok tesir var. Kötü hoca olmaktan muhafaza eyle ya Rabbi!
Daha fazla başınızı ağrıtmayayım. Allah Celle Celaluhu sizi, bizi kayırsın. Burada olan, olmayan kardeşlerimizi kayırsın. Zerre kadar imanı olanlara da kayırsın. Hepsini affet, hidayet eyle ya Rabbi!
Cümlemizi dostlarınla hasret ya Rabbi!
Velev zerre kadar imanı olanları da kayır, hidayet eyle ya Rabbi! Ana babalarımızı af eyle. Bize terbiye verdiler. Mükâfatlarını kat kat ver.
“Bize kötülük edenlere ya Rabbi, sana kul, Habibine ümmet olmak şartıyla hakkımı helal ediyorum!”
Efendi Babam böyle derdi. Biz de öyle diyoruz.
Uzaktan yakından geldiniz. Bütün hayır isteklerimizi versin. Şerlerden muhafaza eylesin. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile haşr etsin.
Geçmişlerimize rahmet eyle ya Rabbi!
Sağ olanlara istikamet üzere hüsnü hatime ile sana kavuşmak nasib eyle.
Talebelere keskin zekâ, takva, itikad, ihlas ver. Okutan hocalarına da, analarını ve babalarını da dahil et. Bu duaya kat ya Rabbi!
Hepiniz Allaha Celle Celaluhu’a emanet olun. | |
| | | İsRa.. GaYYuR
Mesaj Sayısı : 258 Kayıt tarihi : 30/01/09
| Konu: Geri: MAHMUT USTAOSMANOGLU (K.S) kisa dersler... Cuma Ocak 30, 2009 11:32 pm | |
| NEFESİNİN ISLIĞI İLE “LÂ İLÂHE İLLALLAH” DE! Kategori: Efendi Hazretlerinden
nefesİnİn IslIğI İle “Lâ İlÂhe İLlallah” de!
mahmud ustaosmanoğlu
kuddİSE sIRRUHU
Ders âyeti:
“Biz her peygamberi ancak Allah-u Teâlâ’nın izniyle kendisine itaat olunsun için gönderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah-u Teâlâ’dan mağfiret dileseler, Resul de onlar için istiğfar etseydi elbette Allah-u Teâlâ’yı ziyadesiyle tövbeleri kabul edici, çok acıyıcı bulurlardı.” (Nisa sûresi, 64. âyet-i kerîme.)
Peygamberler, ümmetleri tarafından illa itaat edilecekler, çare yok yapacağız. Peygamber “namaz kılın” dedi, namaz kılacağız, “oruç” dedi oruç tutacağız, “hac” dedi hacca gideceğiz. “Zekât verin” dedi zekât vereceğiz, “zikredin” dedi zikredeceğiz. “Rabıta, murakabe yapın” dedi, rabıta ve murakabe yapacağız. Bunları yapmakla peygambere itaat etmiş oluyoruz.
Eğer peygamberin emrine itaat etmez de nefislerine zulmederlerse sonrada, “Rabbimiz, peygamberimize itaat edin buyurdu, biz ise aksini yaptık, şimdi ne yapalım” diye düşünürlerse bunlara çare nedir? Çare; Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in huzuruna gitmek ve orada Allahu Teâlâ’dan mağfiret talep etmektir. Eğer Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in huzurunda mağfiret talep etseler, Resulullah da onlar için Allah’dan mağfiret talep etse, şüphesiz Allah-u Teâlâ’yı ziyade tövbeleri kabul edici ve çok acıyıcı bulurlardı. Bu ne büyük kolaylıktır.
Birisi bir günah işledi, “ne edeyim, ne edeyim” diye düşündü, hatırına bu âyet-i kerîme geldi. Bunun üzerine abdest aldı, iki rekât namaz kıldı, Resulullah Efendimiz’in huzurunda istiğfar etti, dua etti, sonra kalktı gidiyor. Resulullah Efendimiz oradaki bekçiye zuhur edip buyurdu ki: “Git ona söyle, dediği oldu; duası kabul edildi.”
Elhamdulillah, bu kadar hac ve umreye gidiliyor. Ele fırsat giriyor, yerinde kullanalım… Zikrullah, Efendimiz’e en büyük ittibadır. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem zikirsiz durmazdı. “Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana zikri emretti, bende zikrediyorum” demeli ve sabah akşam durmadan Allah-u Teâlâ’yı zikretmeli. Allah-u Teâlâ buyuruyor ki:
“Rabbini kalbinde yalvararak ve korkarak ve aşikâreden aşağı bir sesle sabah akşam zikret; gafillerden olma.” (A’raf sûresi,205. âyet-i kerîme.)
Allah-u Teâlâ bu âyeti kerimede “Allah’ı zikret” buyurmadı, “Rabbini zikret” buyurdu.
Rab: Terbiye eden, büyüten... Ana babaya da mecazen rab denir. Allah-u Teâlâ kendisi yaratıyor, yediriyor, içiriyor, giyindiriyor, kuşandırıyor. Ana baba ise bekliyor, Allah-u Teâlâ yaratsın da çocuğuma vereyim.
Rab, bir şeyi yoktan varedip, iğne tepesi kadardan bir şeyi büyüte büyüte, kemal dereceye ulaştırıyor. Bir insanı yüz, yüzeli kilo yapıyor.
Bir kumru kuşu bizim pencerenin önüne yuva yapmış. Kuş yuvasına geldi, ben ona bakıyorum, ağzından süt gibi beyaz bir şey çıkarıyor yavrusuna dokunuyor yavru da ağzını açıyor. Öyle öyle yavrusunu büyütüyor. O yavru da büyüyünce uçup gidip rızkını arıyor, yiyor. Kumru kuşu yavrusunun ön tarafına geçmiyor arka tarafına geçiyor. Allah-u Teâlâ sanki o yavrulara öğretmiş ki anan böyle yaparsa seninde ağzını açman lazım. Ben buna şaştım kaldım. Bir kuş bile terbiye ediyor, büyütüyor. Asıl büyüten Allah. İnsanlar ve hayvanlar arada vasıta.
Rab, iğne tepesi kadar bir şeyden insanı yarattı. Ona kata kata… gözü, kulağı, lisanı, dişi, eli, ayağı vs. her şeyi oldu. Her yediğinden her azasına gidiyor. Onları kim ulaştırıyor, o yolları kim yaptı? Ana olan kuş yavrusunun ağzına döküyor o da midesine indiriyor. Oradan da her azasına gidiyor. İşte bu kuş da rab ama hakiki rab Allah’tır. Allah-u Teâlâ bizleri de en küçük halden büyüte büyüte kemale erdirdi.
Bize deseler ki, sen küçükken 60-70 cm’idin. İnanmayız, biz böyle idik deriz. Sonradan kendimizi büyük olarak bulduk ya. İnsan yaratılırken bir şeyden haberi yok. Allah-u Teâlâ hiç yoktan yaratıyor, büyütüyor. Doğum zamanı gelince doğuyor. Nasıl oluyor?
“Ona yolu kolayetti” (Abese sûresi, 20. âyet-i kerîme.)
Ana karnından çıkmak kolay değil fakat Allah-u Teâlâ, “Ben kolay ettim” diyor. Hep öyle yaratıldık. Onun için Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmede evvela “Habibim”, sonra “onun ümmeti Rabbini zikret” buyuruyor. Nasıl zikredeceksin? Yalvararak, korkarak.
Bir dilenci geldiğinde derki: “Hacı teyze ne olur ben çok fakirim, çoluk çocuk sahibiyim, durumum da yok.” Ellerini uzatır, boynunu eğer, sözünü yumuşatır, senden bir şeyi koparmak için, bu kadar şeyleri yapıyor. Hâlbuki sen ona ne vereceksin?
Sen de bütün kâinatın sahibine el uzatarak, gönülden yalvararak, günahlarını hatırına getirerek ve günahlarından korktuğun halde, “Benim gibi günahkâr bir adamın zikri kabul olur mu” diye düşünerek ve nefesinin ıslığı ile beraber “Lâ ilâhe illallah” diyerek zikredeceksin.
Zikrederken kalbinizin gözü rabıta vasıtasıyla Mevlâ’ya bakarak zikredeceksiniz. Mevlâ görünmez ama görünür gibi olur.
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyuruyor ki:
“İhsan, Allah’ı görür gibi ibadet etmendir. Eğer sen o Mevlâ’yı görmüyorsan da muhakkak o seni görüyor.”
İnsan Mevlâ’yı zikrettikçe o görüyor gibi olmak daha da artıyor. Sanki Rabbinle karşı karşıyasın. “Mevlâ ile karşı karşıya” demek doğru olmaz. Mevlâ mekândan münezzeh olarak o bizimle beraberdir. Bizim yalvardığımız, korktuğumuzu, zikrettiğimizi görüyor.
Efendi Babam derdi ki; “Sen bir insansın, bir insanı akşama kadar çalıştırsan akşamleyin onu boş çevirir misin? Yok! Ben bunu akşama kadar çalıştırdım nasıl boş çevireyim, diye üzülür ve acırsın. Sen bu kadar fakir iken bir işçiyi boş çevirmiyorsun da ya Allah-u Teâlâ o kadar zengin ve güçlü iken zikredeni boş çevirir mi?”
Zikrederken aşikârdan aşağı, bağırmadan zikredeceksin. Lisanın “Lâ ilâhe illallah” derken kalbinin gözü rabıta aynasına bakacak. O ayna vasıtasıyla da Mevlâ’ya bakacak. Kalbde mânâsını düşürecek. Güneşe tutulan aynaya bakan güneşi gördüğü gibi, Mevlâ’ya tutulan aynaya bakan da Mevlâ’yı görür gibi olur. Mevlâ bizden böyle zikir istiyor. “Sabah akşam beni zikret, sakın gafillerden olma.” Ne büyük âyet, ne güzel âyet, hayret ediyorum bu âyete.
Mevlâ’nın bütün âyetleri güzeldir. Biri öbüründen güzel.
A’raf 205’in tefsirine bakın ve aranızda müzakere edin. Biri öbürüne öğretsin. Dünyanın kenarına kadar bu iş gitsin.
Bu kadar hatimler yaptık hatırımıza bu âyet gelmedi şimdi geldi hatırımıza. Allah’ın kelamını düşünerek ve severek okumalı ve zikretmeliyiz. “Allah-u Teâlâ kuvvet vermese ben zikredemezdim, okuyamazdım” diye düşünmeliyiz.
Bu vaaz yetmedi mi! İnsanlara bu vaazı yapalım. Çare yok, artar bu iş. Biraz takatım gelsin. Dünya halden hale giriyor. Allah bizi kayırsın. Makbul zikir, makbul namaz, makbul oruç, makbul hac, makbul zekât nasibetsin.
Elhamdulillah! Cenâb-ı Hak sizi nerelerden buraya davet etti, bu fakiri de konuşturdu, gönlümüz açıldı.
Cenâb-ı Hak hayırlı isteklerinizi vermeden buradan döndürmesin! Uzaktan gelenler, gittiğiniz yerdeki kardeşlerimize çok selam söyleyin, vaazdan aklınızda kalanları söyleyin. Cenâb-ı Hak işlerinizi rastgetirsin, cümlemizi istikam üzere yaşayıp hüsnü hatime ile huzurunuza alsın, bütün ehli imanı da bu duya ilhak etsin. Ayrıca şu duayı da yapın:
Kitabımızı sağ tarafımızdan ver, hesabımı kolay eyle, mizanımızı kolay et, ayaklarımızı sırat üzerinde sabit kıl ve bizi cennetlerin ortasına yerleştir. Amin!Dünya ve ahirette Rabbime emanet olun! | |
| | | İsRa.. GaYYuR
Mesaj Sayısı : 258 Kayıt tarihi : 30/01/09
| Konu: Geri: MAHMUT USTAOSMANOGLU (K.S) kisa dersler... Cuma Ocak 30, 2009 11:33 pm | |
| ALLAH’TAN BAŞKASINA GÜVENMEYİN! Kategori: Efendi Hazretlerinden
ALLAH’TAN BAŞKASINA GÜVENMEYİN!
“Allah’tan başka dost edinenlerin hâli, kendine bir ev edinmiş olan örümceğin hâli gibidir. Hâlbuki evlerin en zayıfı örümceğin evidir, eğer bilselerdi.” (Ankebut sûresi, 41. âyet-i kerîme.)
Cenâb-ı Hak kullarını cehaletten çıkarmak için buyuruyor ki, “Beni bırakıp da benden başka dost tutanların hali örümceğe benzer.” Örümcek bir ev yapmış kendini muhafaza etmek için. Rüzgâr örümceğin evinin bir tarafından girer öbür tarafından çıkar. Parmağınla tutsan yıkılır. İşte Allah’tan başkasına tapınan ve mala, mülke, rütbeye, riyasete, karıya, kocaya, oğla, kıza vs. güvenenin misali örümceğin evine güvenmesi gibidir. Muhakkak evlerin en zayıfı da örümceğin evidir. Örümcek, kendi kurduğu eve güvenir saray zanneder, hâlbuki o ne eve benzer ne de bir şeye. Örümceğin evi örümceği kurtarmadığı gibi o ilâhlar da ve güvenilen şeyler de o kişiyi kurtarmaz. O ilâhlar bir menfaati celbedemez, bir zararı da def edemezler. Bir arpa, buğday, karpuz, pirinç vs. bittiremezler. O ilâhların kulakları var duymaz, gözleri var görmez, ağzı var konuşmaz. Yani Allah Celle Celâlühu onları rezil ediyor. Örümceğin evi ne ki sizin taptıklarınız da ne olsun. Allah-u Teâlâ demek istiyor ki, “Daima bana dayanın, bana güvenin. Benden başka iyilik yaratan yok, kötülük yaratan da yok! Beni sevin!”
Allah’ı sevmek, ibadeti sevmekle, Resûlullah’a ittiba ile oluyor. Gevşek gevşek yaşıyoruz… Filimler, çalgılar, şarkılar, dedikodular vs. avanak insanların işidir. Nefeslerini çok ucuz şeye harcıyorlar, vakitlerini çok ucuz şeye satıyorlar. Dünyada evin var ama dünyada kalacak, ahiret de lâzım. Dünyadaki yüzüğün, bileziğin, hanın, dükkânın dünyada kalacak. Bizimle gelecek olan; namaz, oruç, hac, zekât, zikrullahdır. Çoğunluğa bakmayalım, çoğunluğu bu dosdoğru yolu kaybetmiş. Namaz, oruç, hac, zekat, zikrullah yok; cahilane yaşıyorlar. Ahirete gidince çok pişman olacaklar; bir daha dünyaya da gelmek yok. Dünyaya gelmek bir keredir. Ne yapacaksan şimdi yap. Amel edeceğiz ama gene de amelimize güvenmeyeceğiz. Biz bu dünyaya yemek, içmek, evlenmek, doğmak, doğurmak için gelmedik; onlarda olacak ama onlar için gelmedik. Allah’ı bilmek ve ibadet etmek için geldik. Eğer yapabilirsek ne mutlu; eğer yapamazsak ne yazık, ne de yazık!
“Şüphe yok ki, Allah kendisinden başka neye ibadet ettiklerini bilir. Halbuki Aziz, Hakim olan O’dur.” (Ankebut sûresi, 42. âyet-i kerîme.)
İnsan ile put görünüşte birbirine benzer ama o putta ne görmek var, ne istemek var, ne konuşmak var, ne bir zararı defetmek var, ne de bir kârı celbetmek var. Allah ile put bir olur mu? Olmaz! Hâşâ sümme hâşâ. Allah kimseyi akılsız yaratmadı, herkesi tanıyacak kadar akıl verdi.
Allah Aziz (Ulu ve Kavî) Hakim, hatasızdır. Allah’ın hiç hatası yok ve olmayacak da. Böyle bir Allah bulunur mu? Eğer Allah’ın yolunu kaybeder ve o yolda ömrümüzü geçirmezsek çok yazık. Nakşibendi Hazretleri diyor ki, “Bizim tarikatımız sohbettir.” Sohbet var tarikat var; bizim tarikatımız sohbetle yaşar.
“Ve şu misaller var ya, biz onları insanlar için beyan ediyoruz. Bu misalleri ancak âlimler anlar.” (Ankebut sûresi, 43. âyet-i kerîme.)
Ancak bu misalleri ahireti bilen âlimler anlar, öbürleri bir şey anlamaz. Ancak saman çuvalını tak boynuna, boyuna çiğnesin. Biz marifetullah için yaratıldık. Bizim mesleğimiz çok yüksektir. Herkes bu işi anlasa herkes yola gelir.
“Allah-u Teâla gökleri ve yeri hakka mültebis olarak yarattı. Şüphe yok ki müminler için bir alamet vardır.” (Ankebut sûresi, 44. âyet-i kerîme.)
“Allah-u Teâla gökleri ve yeri hakka mültebis olarak yarattı.” Yani, teşbihte hata yok, hak bir elbise sanki Mevlâ giydi. Mevlâ elbise giymez ama öyle anlayın. İman edenlere büyük âyetler, nişanlar var; iman etmeyenlere bir şey yok.
“Habibim sana kitaptan vahyedilmiş olanı oku ve namazı dosdoğru kıl. Şüphe yok ki namaz, hayâsızlıktan ve yaramaz şeylerden nehyeder. Ve elbetteki, Allah’ın zikri en büyüktür. Ve Allah ne yapar olduğunuzu bilir.” (Ankebut sûresi, 45. âyet-i kerîme.)
Rabbinden sana vahyolunan Kur’ân-ı oku. Her gün Kur’ân-ı okuyor muyuz, gözümüzle görüyor muyuz, onu seviyor muyuz, öpüp alnımıza vuruyor muyuz? Kur’ân’a bakmazsak çok alçak eder. 5 vakit namaz hakkıyla kıl, vaktinde, tâdil-i erkâna dikkat ederek kıl. Çabucak kılma. Muhakkak namaz bütün çirkinliklerden ve şeriatta bilinmeyen şeylerden men eder. Namazı hakkıyla kılarsan Mevlâ’nın sevmediği hiçbir şeyi aramazsın. Allah’ın zikri her şeyden en büyüktür. Allah-u Teâlâ ne yaptığınızı biliyor.
Bugünkü okunan âyetler bu kadar idi. Bak ne kadar tenbihler var. Ya Kur’ân’ın tamamını okusak neler duyarız. Yarabbi, bu ayetlerin tesirini halk eyle. Bâtıl yollara gitmekten muhafaza eyle. Hak yolunda daim eyle. Yarabbi sen uyandır bizi, senden başkasına bırakma, sevdiğin razı olduğun yolda daim eyle. Geçmişlerimize rahmet eyle. Ana babalarımızı af et, bizden razı eyle. Amin diyen dilleri nâr-ı cehennemden azat eyle. Çeçenistan’a yardım eyle. Dualarımızı kabul eyle. Amin! | |
| | | İsRa.. GaYYuR
Mesaj Sayısı : 258 Kayıt tarihi : 30/01/09
| Konu: Geri: MAHMUT USTAOSMANOGLU (K.S) kisa dersler... Cuma Ocak 30, 2009 11:33 pm | |
| Dünyayı kim sevdiyse dinini yağma eyledi!
Çok dikkat etmek lazım, şimdi çok dikkatli olma zamanındayız. Bir gün gelecek dikkatler, her şey bitecek. Bedenle ruh birbirinden ayrılınca ne edersen faide yok! Bedenle ruh bir arada iken ne edersen faide var. Fırsat elden çıkmadan aklımızı başımıza alalım, işi tedarik edelim. Allah-u Teâla bizi dünyaya gönderdi, yani yarattı. Niçin? "Ve cinni ve insanı ancak bana ibadet etsinler için yarattım." (Zariyat sûresi, 56. âyet-i kerîme.)
“Ben cinleri ve insanları hiçbir şey için değil ancak beni bildikten sonra bana ibadet etsinler için yarattım.” Yani vazifeyi anlamak lâzım. Bu âyetleri size tekrar tekrar okumak lâzım ama bugün fırsatlar az, imkânlar az. Bugün bunları bir defa okuruz ondan sonra onu siz muhafaza etmeli ve saklamalı ve onunla amel etmelisiniz.
Hiç kimse konuşmasın, konuşmamaya gayret edin. Birbirinize dahi bakmayın, sadece kulak verin. Kim kulak verirse Allah indinde o çok kazanır. Allah-u Teâlâ "Kur'ân okunduğu zaman hemen O'nu dinleyin ve sukut edin, belki merhamet edilirsiniz." buyuruyor.(Araf sûresi, 204. âyet-i kerîme.)
Mevlâ Teâlâ bizden dinlememizi istiyor, hem de dikkatli... Ya Rabbi sen o dikkati ver bize, elimizden tut bizi, kendi başımıza bırakma!
"Ey Peygamber! Zevcelerine deki: Eğer siz dünya hayatını ve ziynetini diliyorsanız haydi geliniz, size mut'anızı vereyim ve sizi bir güzelce salıvermekte salıvereyim." (Ahzab sûresi, 28. âyet-i kerîme.)
Nebi: Peygamber demektir. Mevlâ tarafından kullarına haber verici demektir.
Risalet: Elçilik demektir.
Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimizin eline bir şey düşse onu hemen verirdi. Evvelce elinde biraz az vardı. Derler ki: "Azdan veren candan verir, çoktan veren maldan verir."
Resûlullah Efendimizin aileleri Radıyallahu Anhume sifta (evvelce) Peygamber Efendimizin elinde fazla bir şeyler olmadığı için ondan çok bir şey istemediler. Resûlullah Efendimiz ganimet malıyla zengin olunca ona dediler ki:
- Ya Resûlullah! Şimdiye kadar senden bir şeyler istemedik, çünkü elinizde yoktu. Ama şimdi elinizde var. Bize halı, perde, elbise gibi şeyler yap.
Resulullah Efendimiz:
- Yapmam, dedi.
Onlar:
- Yaparsın, dediler.
Yapmam, yaparsın derken söz uzadı. Resûlullah üzüldü, hanımlarından ayrılarak bir odaya çekildi, hasır üzerine yattı. Hanımları ise kendi yerlerinde durdu.
Bir gün Hazret-i Ömer Radıyallahu Anh Resulullah Efendimizi ziyarete geldi. Hazret-i Ömer Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kayınpederi idi. Hazret-i Ebubekir'in kızı Aişe validemizle evlendiği gibi, Hazret-i Ömer'in kızı Hafza valide ile de evli idi.
Hazret-i Ömer Resulullah'ı ziyarete geldi. Baktı ki hasırın izleri Resûlullah'ın yüzünden çıkmış. Bu hali Hazret-i Ömer görüce ağladı. Peygamberimiz Hazret-i Ömer'e hitaben buyurdu ki: - Seni ağlatan nedir?
- Ya Resûlallah, Kisra ve Kayser bolluk ve nimetler içindeler. Sen ise Allah'ın Resûlu olduğundan bu nimetlere daha layıksın!
- Dünya onların, ahiretin ise bizim olmasına razı olmuyor musun?
Kisra: Acem hükümdarlarına deniyor.
Kayser: Rum hükümdarlarına deniyor.
Allah-u Teâlâ Peygamber Efendimize hitab ediyor: “Ey Nebiyyi Zişan!” (Şan sahibi peygamber) Allah O'na öyle hitab ediyor. “Ailelerine söyle, eğer siz dünya hayatını, süsünü, rahatlığını arzu ediyorsanız geliniz size mut'a vereyim. (Mut'a: Kadın kocasından ayrıldığında ona verilen şeye denir.) Ve sizi güzel bir salıvermekle salıvereyim, bağırmakla, buğuzlu kavga ile döğüşmekle değil güzellikle salıvereyim, babalarınızın evine gidin. Yani dünya ziynetiyle, rahatlığı ile.”
Bu âyet hepimize derstir. Dünya ziynetini çok sevmeyelim, dünya ziynetini seven rezil olur. Şair bir şiirinde ne buyurdu:
Uyan gafletten ey gafil seni aldatmasın dünya
Yakanı al elindeki sonra seni kılar rüsvay
Ne sandın sen bu gaddarı ki ta bunu sevdin
Anı her kim sevdiyse dinini eyledi yağma
Ey gafil gafletten uyan, seni dünya aldatmasın. Dünya senin yakandan tutmuştur. Dünyanın elinden yakanı kurtar. Sonra seni ahirette rezil rüsvayı eder. Sen bu gaddar dünyayı ne sandın da sevdin. O dünyayı kim sevdiyse dinini yağma eyledi!
Dikkat edin, dünyayı sevmek başka, dünyaya çalışmak başkadır. İnsan çalışır çoluk çocuğun rızkını, nafakasını temin eder fakat dünyayı sevmek yasaktır. Mevlâ'nın hoşuna gitmiyor...
Nefsi emmarenin dediklerine bakmayalım. Nefis insanı yoldan çıkarmaya çalışır, yalan eder. Onun ahlâkı öyledir. Şerrinden Allah'a sığınalım. | |
| | | İsRa.. GaYYuR
Mesaj Sayısı : 258 Kayıt tarihi : 30/01/09
| Konu: Geri: MAHMUT USTAOSMANOGLU (K.S) kisa dersler... Cuma Ocak 30, 2009 11:34 pm | |
| Müslüman Olarak Ölün!
Takva Arapça’dır ama Türkçe’de çok kullanıldığı için sanki Türkçe olmuş. En Türkçesi, Allah’ın azabından kendini korumaktır. Bu da ne ile olur? İmanla; emirleri tutup yasaklardan kaçmakla.
Takvanın 3 basamağı vardır:
1. Basamak:
Bir kimse, “Lâ ilâhe illallah Muhammeden resûlullah!” derse, kalbiyle tasdik etse onda iman vardır. Yalnız şeriatın helalini helal, haramını haram olarak kabul etmek şarttır. Böyle inanan kimsede namaz, oruç olmasa, içki kumar işlese de yine imanın birinci basamağındadır. Birinci basamakta olmamanın cezası ebedi cehennemde kalmaktır. Bu basamakta olmakla müebbed cehennemde kalmak muvakkata döndü. Bu muvakkatlik ne kadar olacak? En çok 7 bin sene. Kimi 5, 6, 4 sene; kimi 3 sene, kimi 1 sene; kimi 100 gün, kimi 50 gün, kimi 25 gün, kimi 5, kimi 1 gün, kimi 1 lahza kalacak. Türlü türlüdür bu işler. Bu basamak insana cehennemde kalmamayı kazandırıyor. Lâkin onda iman var. İllâ cennete girecek. Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu:
“Kim Lâ ilâhe illallah dedi, cennete girdi!”
Ebu Zer Radıyallah anh:
“Çaldıysa, zina ettiyse de mi cennete girecek?”
Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem:
“Evet, çalsa de zina etse de yine cennete girecek!”
Ebu Zer Radıyallah anh:
“Ya Resûlullah, çalsa da zina etse de mi cennete girecek?”
Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem:
“Evet çalsa da zina etse de girecek!”
Ebu Zer Radıyallah anh:
“Ya Resûlullah, çalsa da zina etse de mi girecek?”
Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem:
“Evet, Ebu Zer’in inadına, çalsa da zina etse de girecek!”
Bu hadis-i şerif ümidi kesmemek içindir. Zina ettin, hırsızlık yaptın cennete gireceksin ama pişmiş koyunun başına gelmeyen senin başına gelecek. O zaman, “zina etmek lâzım değildi”, “başkasının altınlarını çalmak ta lâzım değildi” diyeceksin.
Yusuf Aleyhisselâm dedi ki, “Zina edenin karnında manda kadar yılan olacak!” Buna razı olan var mı? Yok! Ya bu adamlar niye bu kadar zina yapıyor? Cehalet, rezalet. Evlenmek varken niye zina ediyorsun, evlen be mübarek adam. Herkim evlenirse dininin 3’te 2’sini korumuş olur. Kaldı bir tanesi. Okuyanlar, dini tahsilde olanlar geç evlenecek. Hem ilm-i zâhir sahibi (ulema) olanlar hem de ilm-i bâtın sahibi olanlar böyle diyor.
“Dahi evlenme tez gel eyle gayret
Sülûkta ta kemâl bulsun muhabbet.”
2. Basamak:
Birinci basamakla beraber emirleri tutup yasaklardan kaçmaktır. Bu basamak doğru cenneti girmeyi kazandırır.
3. Basamak:
İlk ve 2. basamakla beraber hakkıyla Allah’tan korkmak ve Allah’ı hiç unutmamak. Allah cümlemize nasib etsin. Bu 3. basamak da Allah’ın cemalini kazandırır. Allah her şeye kâdirdir.
“Müslüman olarak ölün!” İslâmiyet’ten başka bir halde ölmek katiyen caiz değil, kurtuluş yok.
Cehenneme girecekler ne diyecek? Nasreddin Hoca gibi: Çıktı kürsüye, “Ne anlatacağımı biliyor musunuz?” “Bilmiyoruz” dediler. “Anlatmama gerek yok” dedi. 2. gün kürsüye yine çıktı, “Ne anlatacağımı biliyor musunuz?” dedi. “Biliyoruz” dediler. Yine “Anlatmama gerek yok” dedi. 3. gün yine çıktı, “Ne anlatacağımı biliyor musunuz?” Cemaattin yarısı “biliyoruz”, yarısı da “bilmiyoruz” dediler. Bu sefer Nasreddin Hoca, “Bilenler bilmeyenlere öğretsin” dedi. Onun her işi nasihattir. İster gülmek için dinle, ister nasihat almak için. Cehenneme girenler şöyle diyecek:
“Ey Mâlik, ne olur söyle rabbine bizim üzerimize ölümle hükmetsin.” (Zuhruf sûresi, 77. âyet-i kerîme.) “Senin rabbin yaksın kül etsin bizi”, kül olmaya razılar. Ne cevap geliyor, “Ey kâfirler, muhakkak siz burada eğlenicisiniz.”
Nasıl imanlılar cennetten çıkmayacak, imansızlar da cehennemden çıkmayacak. İmanın mükâfatı sonsuz olduğu gibi küfrün cezası da sonsuzdur. “Muhakkak biz size hakkı söyledik. Lakin sizin çoğunuz hakkı kerih gördünüz.” (Zuhruf sûresi, 78. âyet-i kerîme.) Daha size ilaç yok!
Şimdi bir âyetimiz kaldı. Daha fazla başınızı ağrıtmayacağım.
“Hepiniz Allah’ın ipine yapışın.” Allah-u Teâlâ niçin “hepiniz Allah’ın ipine sarılın” buyurdu? “Kur’ân’ına ve kitabına sarılın” demedi. Allah-u Teâlâ “ip” demekle bize bir şey öğretmek istiyor. Kur’ân-ı Kerîm türlü türlü itibarlar türlü isimler alıyor. Okunduğu için “Kur’ân” dendi. Yazıldığı için “kitap” dendi. Hakla bâtılı ayırt ettiği için “Furkan” dendi. Ölmüş kalbleri dirilttiği için “Ruh” dendi. Bu Kur’ân’sız kalb dirilmez, ama Kur’ân’ı kalbinin üzerine koyup yapraklarını çevirmekle dirilmez. Ya nasıl olacak? Ehl-i takva ve salih bir hoca sana öğretecek. O hoca sana o Kur’ân’ın yazılarını da, mânâsını da, feyiz’ini de, imanını da senin kalbine girdiriyor. Hocada çok iş var. Hoca iyi ise talebesi de iyidir. Hoca kötü ise talebesi de kötüdür. Allah bizi iyi hocalar ve iyi talebeler etsin. Allah bizi iyilerden ayırmasın. Allah’ın muhkem ipi olan Kur’ân’a hepiniz sarılın.
Bir kimse, “Lâ ilâhe illallah Muhammeden resûlullah!” derse, kalbiyle tasdik etse onda iman vardır. Yalnız şeriatın helalini helal, haramını haram olarak kabul etmek şarttır.
Evlenmek varken niye zina ediyorsun, evlen be mübarek adam. Herkim evlenirse dininin 3’te 2’sini korumuş olur. Kaldı bir tanesi.
Nasıl imanlılar cennetten çıkmayacak, imansızlar da cehennemden çıkmayacak. İmanın mükâfatı sonsuz olduğu gibi küfrün cezası da sonsuzdur. | |
| | | | MAHMUT USTAOSMANOGLU (K.S) kisa dersler... | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
|
|
|