RİSALE-İ NUR’UN LUGAT TEBLİĞSİ
İHTAR
Risale i Nur Külliyatı tedrici bir terbiye-i mahsusa ile kütub-ü şeriatı şeffaf birer tefsir suretine çevirip,içinde Kuran’ı gösteren bir mucize i maneviyedir..Zahirde 620 ayetin tefsiri hakikatte umum Kuran’ın manevi icaz-i lem’a sı ihlas,sadakat,tesanud,metanet sırrıya talebetunnur için mumkundur.Bedihidir.Vicdani hali bir kabulun fevkindedir.Fakat bu tarik zamana muhtaçdır.
Bu itibarla bir adam Risaletun’nur’a nazar ettiği vakit Kur’anı anlamak ve Kur’anın ne dediğini öğrenmek maksadıyla nazar etmeli.Yoksa Bediüzzaman’ın ne dediğini anlamak maksadıyla değil.Ahir zamanda ummetçe malum olan esbabın perdesi Risale-i Nur ile aralanır, hıcabın fevkine çıkılır, Kuran’ın halis malı olan hakaik-ı islamiyye yalnız ondan istenir.Bilvasıta ahkam-ı Kuraniye ve aynelyakinin Nur’u Risale-i Nur’un aynasında zahir ve numayan olur.Başkalara muhtaç etmez!!!
İşte Risale-i Nur derslerinin ve hakikatlerinin cezalet ve belagatı cazibiyet ve halaveti bu sırdan neş’et eder.İlla sadık oluna…Esasata bağlı kalına!!!(Pür Kusur Naşirler)
İHTAR: Risale-i Nur, sair kitablara muhalif olarak başta perdeli gidiyor; gittikçe inkişaf eder.
(Şualar - 60)
Hem yazdığım vakit, irade ve ihtiyarım ile olmadığını hissettiğimden, kendi fikrimle tanzim veya ıslah etmeği muvafık görmediğim için bir parça fehmi işkal edecek bir vaziyet aldı.(şualar 99-)
Resail-in Nur'un mesaili; ilim ile, fikir ile, niyet ile ve kasdî bir ihtiyarla değil; ekseriyet-i mutlaka ile sünuhat, zuhurat, ihtarat ile oluyor. Bu dokuz berahine şimdi ihtiyac-ı hakikî kalmamış ki, te'life sevkolunmuyoruz. (Kastamonu 210)
Halbuki tanzimsiz, müşevveş bir surette idiler. Onlar ne hal ile yazılmış ise, öyle kalması lâzım geliyordu. Sonradan tashih ve tanzim etmeye me'zun değiliz!
(Mektubat - 488)
Sözler'in tedkikatıyla meşgulüm. Evvelki okuyuşlarımda hazmedemiyordum. Şimdi gayet yavaş ve dikkatli okuyup anlamaya çalışıyorum. Takıldığım noktalar oluyor, soruyorum. Bu vesile ile istifade fazladır. (Barla Lahikası - 190)
«Kur’anın bu asırda yüksek bir tefsiri olan Risale-i Nur’daki bazı bahisleri başlangıçta tamamen anlayamazsanızda onun manevi tesiri ve manevi feyzi, ruh ve kalbinize nüfuz eder; mana aleminizi istila eder, kat’iyyen istifadesiz kalmazsınız.» (Gençlik Rehberi sh: 232)
Risale-i Nur eczaları, bütün mühim hakaik-i imaniye ve Kur'aniyeyi hattâ en muannide karşı dahi parlak bir surette isbatı, çok kuvvetli bir işaret-i gaybiye ve bir inayet-i İlahiyedir. Çünki hakaik-i imaniye ve Kur'aniye içinde öyleleri var ki; en büyük bir dâhî telakki edilen İbn-i Sina, fehminde aczini itiraf etmiş, “Akıl buna yol bulamaz!” demiş. Onuncu Söz Risalesi, o zâtın dehasıyla yetişemediği hakaiki; avamlara da, çocuklara da bildiriyor.» (Mektubat sh:372)
«Bütün bu risalelerde, bütün derin hakaik, temsilât vasıtasıyla, en âmi ve ümmi olanlara kadar ders veriliyor.
Halbuki o hakaikin çoğunu büyük âlimler "tefhim edilmez" deyip, değil avama, belki havassa da bildiremiyorlar.» (Mektubat sh:373)
«Risale-i Nur bu vazifeyi; en dehşetli bir zamanda ve en lüzumlu ve nazik bir vakitte, herkesin anlayacağı bir tarzda, hakaik-i Kur'aniye ve imaniyenin en derin ve en gizlilerini gayet kuvvetli bürhanlar ile isbat eder.» (Şualar sh:748) diye ortaya konan açık ifade karşısında “Risale-i Nur iyi anlaşılmıyor” diyenler mezkur beyanda geçen “herkesin anlayacağı bir tarzda” ifadesine ters düşmezler mi?
Risale-i Nur, «Havassın fikirleri yetişmediği esrar-ı kaderiyeyi, basit avamların zihinlerine takrib edip anlattırıyor.» (Sözler sh:786)
«Risale-i Nur; bütün tabakat-ı beşere hem medrese, hem mekteb, hem kışla, hem hekîm, hem hâkim olarak, en âmî avamdan en ehass-ı havassa kadar ders verip, talim ve terbiye etmesi bizce meşhuddur.» (Kastamonu Lahikasın sh:70)
ASA-YI MUSA mecmuaları hususen ve numunesi Altıncı, Yedinci Sekizinci Mes'eleler ve Sekizinci Onbirinci Hüccet-i İmaniye ki: En derin bir feylesofla bir çocuk onlardan en derin hakikatı anlıyabilir ve vehim ve vesveseli bırakmaz.» (Nur Çeşmesi sh:5)
«RİSALE-İ NUR avamdan en alim ve en münevvere kadar her sınıfın kendi istidadı nisbetinde istifade edebileceği bir eser külliyatıdır. İşte bu hakikatler içindir ki; NUR'ları okuyan ve yazan nurcular dünyanın her tarafında gittikçe çoğalmaktadır.» (Nur Çeşmesi sh:169)
«Vaktiyle sekiz âyetten istifade ettiğim sekiz sözü biraz uzunca nefsime demiştim. Şimdi kısaca ve avâm lisanıyla nefsime diyeceğim. Kim isterse beraber dinlesin.» (Sözler sh:5)
«Birader, haşir ve âhireti basit ve avâm lisanıyla ve vâzıh bir tarzda Beyânını ister isen, öyle ise şu temsilî hikâyeciğe nefsimle beraber bak, dinle:» (Sözler sh:48)
«Her risalede herkesin hissesi var, fakat herkes her şey'ini bilmek lâzım değildir.» (Barla Lahikası sh :344)
«Risale-i Nur başka kitaplar gibi yalnız ilim vermiyor; onun manevi dersi de vardır. »
(Gençlik Rehberi sh:229)
«Kur’anın bu asırda yüksek bir tefsiri olan Risale-i Nur’daki bazı bahisleri başlangıçta tamamen anlayamazsanızda onun manevi tesiri ve manevi feyzi, ruh ve kalbinize nüfuz eder; mana aleminizi istila eder, kat’iyyen istifadesiz kalmazsınız.» (Gençlik Rehberi sh: 232)
“Benim tarz-ı ifadem, bu zamanın Türkçesine uygun gelmiyor. Bir parça dikkat ve teenni ister. Belki bunun da bir faydası, bir hikmeti var...» (Emirdağ Lâhikası Elyazma sh:661)
“Risale-i Nur Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan'ın taht-ı tasarrufunda olduğundan, ona uzanan, ilişmek isteyen her el kırılır ve her dil kurur. Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan'ın “vema erselna min rasulin illa bilisani kavmihi” kavl-i şerifinin îma ve işaratından şu devrede Türk lisanının sadmeler geçirmesine bakılırsa, “Risale-i Nur”, Türkçe'de, lisan üzerinde de imam olacağına; yani yarın hâlis Türkçe olan Risale-i Nur'un kesb-i imtiyaz edip diğerlerini terkedeceklerine dair işaret-i Kur'aniyedendir demiş olsam hata etmemiş olurum zannederim.» (Emirdağ Lahikası-1- sh:99)
«O ulûm-u imaniye ve o edviye-i ruhaniye, ihtiyacını hissedenlere ve ciddî ihlas ile istimal edenlere yeter, kâfi gelir. (Mektubat sh:358)
«Risale-i Nur, sair ilimler ve kitablar gibi okunmamalı. Çünki ondaki iman-ı tahkikî ilimleri, başka ilimlere ve maariflere benzemez. Akıldan başka çok letaif-i insaniyenin kut ve nurlarıdır. (Emirdağ lahikası-1 sh: 64)
«Fehmettiğimiz miktarına memnun olup tekrar mütalaa ile izdiyadına çalışmalıyız.» (Sözler sh: 93)
«Yazılan parçaları dikkatle ve tekrarla okuyunuz.» (Şualar sh:321)
«Gazete gibi okumayınız. » (Mektubat sh:42)
«Bir mevhibe-i İlahiyye olan o esrar, halis bir niyet ile ve dünyadan ve huzuzat-ı nefsaniyeden tecerrüd etmek vesilesiyle gelebilir.» (Mektubat sh:70)
«Başlardaki başların çoğu sarhoş;okumaz. Okusada anlamaz. (Lem’alar sh:105)
Risale-i Nur, siyasetle alakası olmadığından; siyasî bir kafa çabuk takdir edemiyor.» (Emirdağ Lahikası –1- sh:223)
«Malûm olsun ki, bana deniliyor; insanlar diyorlarmış ki; "Onun eserlerinin çok yerlerini anlayamıyoruz. Böyle kalırsa bu eserlerin zayi' olmasından korkulur. "
Ben de derim: "Cenab-ı Hakk'ın izniyle inşâallah zayi' olmayacaklardır. Ve bir zaman gelecek, ekser dindar mütefekkirler, onları anlayacaklardır. Çünki bu risaledeki ekser mes'eleleri; nefsimde tecrübe ettiğim, Furkan-ı Hakîm'in bana i'ta etmiş olduğu ilâçlardır. Fakat mümkündür ki, sair insanlar, benim bitamamihâ anladığım gibi anlamasınlar. Zira benim nefsim sû'-i ihtiyarıyla baştan ayağa dek, çeşitli yaralarla mülemma' olmuştur. Öyle ise hayat-ı kalbiyesi selim olan kimseler; heva-i nefis yılanının ısırmasından hastalanan kimse gibi, tiryakın derece-i tesirini anlayamaz.
Hem de ben sünuhat-ı kalbiyemde izahat için tahririnden gelen aczden ve tağyirinden gelen havftan dolayı tasarruf edemiyorum. Ancak kalbime doğduğu gibi yazıyorum.» (Mesnevî-i Nuriye Tercümesi/A. Badıllı sh:234)
«Bu ehemmiyetli risalenin, herkes herbir mes'elesini anlamaz. Fakat hissesiz de kalmaz. Büyük bir bahçeye giren bir kimsenin, o bahçenin bütün meyvelerine elleri yetişmez. Fakat, eline girdiği miktar yeter. O bahçe yalnız onun için değil, belki elleri uzun olanların hisseleri de var.» (Şualar sh:98)
Risaletun Nur’da Öz Türkçe kelimeler, daha önce geçen Osmanlıca kelimelerin manalarını izah edecek şekilde ardarda veya başka cümlelerde onların yerine kullanıldığı görülmektedir.
Bunun çok sayıda örnekleri vardır.
Misâl olmak üzere birkaçını zikrediyoruz.
Bu misaller “Sözler”den alınmıştır.
(Parantez içindeki rakamlar, Envar Neşriyatın son baskısındaki sahifeleri gösterir. )
-anahtar (535), miftah (536)
-tahammül edemez ve yüklenemez (537)
-istinad eder. . . . dayanır (627)
-ince ve dakik (627)
-müstağni ve hiç kimseye ihtiyacı olmayan (628)
-tezyin ettiği gibi süslendirip (654)
-sever, muhabbet eder (620)
-gerek, lazım (621) -mâhir, usta (623)
-tevkif ve durdurma (624)
-istab’ad. . . . akıldan uzak ve muhal görür (65)
-nihayetsiz, gayr-i mütenahi (552)
-âlem-i ahiret (531), öteki alem (556)
-me’yus, ümitsiz (584) -umum, bütün (586)
-kanat, cenah(589)
-küreyvat-ı hamra, yuvarlak kırmızı mevcut (592)
-lisaniyle, diliyle (592) -beden-i insani (593),
insanların bedeni (594) -şuunat, işler (595)
-zaptetmek, ele geçirmek(596)
-semanın (603), göğün (603) -yüz, sima(606)
-istiğna-yı mutlak var, hiçbir cihetle ihtiyaç yok (607)
-ekl, kelam ve fikirdir, yani yemek, söylemek ve düşünmektir (608)
-elinde, kabzasında (609) -gölgesi, zılali (611)
-geniş, vüs’atli (508) -vahşî, hiç şehir görmemiş (508)
-hâlidir, boştur (508) -hakir, küçük (508)
-âkil-ün nebat, ot . . . . yerler (508)
-âkil-üs-semek, balık. . . . . yerler (508)
-nardan, ateşten (508) -nurdan, ışıktan (508)
Demek oluyor ki; ihtiyac olan lugat manalar bu mucize-i kuraniye olan risale-i nurda vardır