ZİNETTEN MAKSAT
İbn-i Cerir, Ebu Hayyan, Hz. İbn-i Abbas (R.A.) dan şöyle dediğini ri¬va¬yet ediyorlar:
“Kadın cil¬babını cebin denilen yüz cebhesinin her iki tarafına ka¬dar geti¬rip kapatır. Bağlıyarak ondan sonra örtü¬sünü burnu üzerine atar. Her ne kadar iki gözü açık kalsa dahi. Fakat boynunu, göğsünü ve yüzünün büyük ço¬ğunluğunu (yani, gözleri açık kalabile¬ceğinden dolayı yüzünün hepsini denme¬yip ekserisini de¬miş) örter.” (Bahr-ül Muhit cilt:7, sh: 250)
“Yüz avret değildir, açık kalabilir diyen âlimler, şu şartla demişler: Eğer fitneyi (şehveti) uyandıracak boya vesaire gibi, yüzün zinet maksadıyla kullanılan bir şey mev¬cud değilse ve fitneden de emni¬yeti varsa (meselâ pir-i fani olmuş bir kadın gibi), işte bu halette yüzünü açabi¬lir. Yoksa fitne ihtimali olduğu takdirde bil’ittifak kadın yü¬zünü açık bırakması haram¬dır.” ( Dört Mezhebe Göre İslâm Fıkıhı 260)
“İhticab ve mesturiyetin “yani, per¬delenme ve ör¬tün¬menin” nev’i ikidir. Biri: Hane içinde ihticabdır ki, kadın kısmı evi içinde zevcinin ve mahremleri¬nin gay¬riye muhalit (yani beraber ve bi¬rarada) olmamak ve gö¬rünmemektir. Diğeri: Hane dışında ihticabdır ki, kim¬seye görünmemek üzere yüzünü ve baş¬tan aşağıya ka¬dar bütün en¬damını (vücudunu) ve hatta libasını (yani evde giydiği elbisesini) örtmek ve gizlemek¬tir. Bunun zıddına tekeşşüf (açılma) ve bu¬nun da ifratına tebez¬zül (yani, ayak al¬tına düş¬müş ve herkesin oyuncağı olmuş derecede kıy¬met¬siz ve mübtezel olmak) tabir olunur.
Kadınlar tekeşşüften ve tebezzülden ve ricalin (erkeklerin) iştihalı gözlerine, dar örtülerle arz-ı endam et¬mek¬ten memnu’¬durlar. Yüzle¬rini ve ellerini hatta ayak¬larını, na¬mazda açık bulundurabilirler. Ve¬lâkin za¬ruret olma¬dıkça mahrem ol¬mıyana bunları (yani yüzle¬rini, ellerini ve ayaklarını) dahi gösteremezler. Sokakta yüz açmak ve li¬basın (yani evde giydiği elbisenin) ko¬lunu veya eteğini ör¬tüden (yani cilbabdan ve çarşaftan) çı¬karmak, şeriatın em¬rine muhaliftir. İhticab (tam ör¬tünmek) emr-i Kur’anîdir. Onda (örtünmede) tehavünün (yani, ör¬tünmede lâkaydlık ile hassasiyet gös¬termeme¬nin) ve¬bali bü¬yüktür. Yüz na¬mahrem değildir tabiri, sa¬lât (namaz) hakkında ol¬maktan gayride galattır. (Yani: Yüz, namaz dı¬şında ör¬tülmelidir.)
Sure-i Celile-i Ahzab ile inen hicab (örtünme) âye¬tinde: Açık-saçıklık, nehiy (haram) ve kadınlar er¬kekle ihtilattan (karışık bulunmaktan) men’ olu¬narak örtü altında siyanet kılındılar (yani, mu¬ha¬faza al¬tına alındılar). Zinetlerinden madud olan libasları (yani, süs eşyası kabul edilen evde giydikleri elbiseleri) dahi er¬kek¬lerden örtünmeye mecbur ola¬rak (yani kadınlara em¬redilerek) bürgü ve çarşaf içinde bulun¬dular ve yüz¬le¬rine peçe çekip yalnız gözlerini açık bulun¬durdular.” (Mehmed Zihni Efendi Nimet-ül İslâm III. Kısım 71)
KADINLARDA SÜSLENME
Nûr Sûresi 24:31 وَلا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ
“Ve zinetlerini izhar et¬mesinler.” Kadının zineti denince örfte tac, küpe, gerdan¬lık, bilezik ve emsali gibi şey¬ler tebadür eder.( öncelikle akla gelir)
Sure-i A’rafta 7:31 يَا بَنِىۤ اَدَمَ خُذُوا زِينَتَكُمْ عِنْدَ كُلِّ مَسْجِدٍ
âye¬tinde zinet, elbise demek olduğu da geç¬miştir. O halde bu zinetleri açmak bile menhî olunca bunla¬rın mahalli olan be¬deni açmak evleviyyetle nehyedilmiş olur. Yani bedenlerini açmak şöyle dur¬sun, üzer¬lerin¬deki zinetleri bile açmasın¬lar.” Elmalılı Tefsiri 3503
“ Kızlar ve kadınlar baştan aşağıya kadar ör¬tün¬dükten başka, yürürken de edeb-i vakar ile yü¬rüsünler. Örtüp giz¬ledikleri sun’î veya hılkî zinetleri bilin¬sin diye bacak oy¬natıp, ayak çalmasınlar. Çapkın yü¬rü¬yüşle na¬zar-ı dikkati cel¬betmesinler.” Elmalılı Tefsiri 3508
“Tesettür etmeyip de bütün güzellik ve süs ¬püsle¬riyle kendini yabancı gözlere vaz’ ve teşhir eden bir kadın, tabiidir ki istiklal ve hürriyetini ve vakar ve izze¬tini muhafaza edemez.” Osmanlı Tarih Deyimleri Sözlüğü
Hanefi uleması büyüklerinden olan Alaeddin Ebubekir bin Mesud el Kesai hazretleri “zînetlerini ancak şu kimselere göstersinler” ayet-i celilesinde açıklanan zinetin esasen iki çeşit olduğunu ifade etmiştir.Bunlardan biri zinet-i zahire,diğeri ise zinet-i batıne dir.Zinet-i zahireden maksat;gözdeki sürme,parmaklardaki yüzük,kına,ayaktaki gümüş halka vs dir. Zinet-i batıne ise baş bağı,saç bağı,kulaktaki küpe,göğüs ve gerdandaki hamail,ince kolye,koldaki bilezik,bacak ve incikteki halhaldir.
Ayet-i kerimede geçen ve açılıp gösterilmesi haram olan zinet,zinetin kendisi (kolye,küpe vs) değil, asıl bunların takılı olduğu organlardır.Zira bu süsler çarşıda tezgahlarda da satılmaktadır.
Yine ayet-i kerimede geçen “ancak bunlardan görünmesi zaruri (yerler) müstesnadır.” cümlesinde gösterilmesine izin verilen zînet-i zahire yerleri (yüz ve eller) olup bu yerler ihtiyaç ve zarurete binaen avret olma hükmünün dışında tutulmuşlardır.Zira alışverişte kadının alacağı şeyleri görüp tutması zarureti vardır.Buna binaen Hanefi mezhebi kadının el, yüz ve bazı rivayetlerde ise ayağın bileğe kadar olan kısmı şehveti tahrik etmiyor veya etme ihtimali meydana gelmiyor ise yani fitneye sebebiyet vermeyecekse açılmasına ruhsat verilmiştir.
Şafiî mezhebine göre ise kadının yüzü dahil tüm vücudu ayak bileklerine kadar avret sayılmıştır. Şafiî mezhebi Hz.Aişe (R.Anha) validemizin içtihadını esas kabul etmiştir.Zira o ayet-i kerimede geçen “ancak bunlardan görünmesi zaruri (yerler) müstesnadır.” Cümlesiyle açılmasına izin verilen kısmın sadece bir gözle sınırlı olduğunu kabul etmiştir.Bu içtihadın gerekçesi olarak; yabancı kadınlara bakmanın haramiyeti, fitneyi (şehveti) tahrik etme korkusundan kaynaklanır. Oysa kadının bütün güzelliği yüzünde toplanmış olduğundan bir kadının yüzüne bakma hususunda fitne ve fesat korkusu, sair organlarınki kadar olmasa da geri kalmayacak derecede olduğundan yüzün de kapatılması zorunludur.Lakin tamam kapatıldığında kadının yolda yürümesi güçleşeceğinden (zarurete binaen) bir gözünü açmak caiz olur.Zira zarurete binaen sabit olan bir hüküm ancak zaruret yerine ait olup,o zaruret yerini kesinlikle aşmaması zorunludur.Binaenaleyh izin ancak zaruret yeri olan göz ile sınırlıdır.
Yüzün örtülme meselesinde Şafiî mezhebinin görüşü azimet (takva olanı,faziletli olanı), Hanefi mezhebinin görüşü ise ruhsattır (zaruri durumda amel edilme izni).Binaenaleyh Hanefi mezhebinin görüşü ile amel etmek caiz ise de bazı sakıncaların doğma ihtimali olduğundan bu ahirzaman fitnesinde Şafiî mezhebinin görüşü ile amel etmek daha tedbirli ve daha tercihe şayandır.Bu sebeple son devrin Hanefî uleması kadınların peçe takması prensibini benimsemişleridir.