Aziz, sıddık, fedakar, kahraman kardaşlarımız;
Risale-i Nurlara kavuşmakla dünyanın en bahtiyar insanlarısınız, Risale-i Nurlar herkese nasib olmaz. Risale-i Nurlar kime verilmişse ona en büyük bir hayır en büyük mükafat verilmiştir. Risale-i Nur bu dalaletli ve sefahatli asırda Kur’ân-ı Azimüşşanın hârika mücizelerle dolu bir hazinesi, bir eczanesidir. “Bu asırdaki bütün manevi hastalıkların devası, ilacı Risale-i Nura konmuştur.” diye olan bu kelam Üstad tarafından söylenmiştir.
Risale-i Nurları okuyarak ve okutarak insanların dünyevi ve uhrevi saadetlerine vesile oluyoruz yinede Üstad Risale-i Nur hakkında şöyle demiştir.
Mâdem biz böyle sarsılmaz ve en yüksek ve en büyük ve en ehemmiyetli ve fiat takdir edilmez derecede kıymetdar ve bütün dünyası ve canı ve cânânı pahasına verilse yine ucuz düşen bir hakîkatın uğrunda ve yolunda çalışıyoruz; elbette bütün musîbetlere ve sıkıntılara ve düşmanlara kemâl-i metanetle mukabele etmemiz gerektir. (Denizli Lahikası)
Ve mâdem biz, hakkalyakîn derecesinde yakînî bir kat’i kanaatımız var ki, biz öyle bir hakîkata hayatımızı vakfetmişiz ki, Güneşten daha parlak ve Cennet gibi güzel ve saadet-i ebediye gibi şirindir. (Denizli Hayatı)
Risale-i Nurla meşgul olmanın, okumanın, okutmanın ve yazmanın faidelerini Üstad Hazretleri Emirdağ Lahikasında şöyle beyan etmiştir.
Beş türlü ibâdet
1— En mühim bir mücahede olan ehl-i dalâlete karşı ma’nen mücahede etmektir.
2— Üstadına neşr-i hakîkat cihetinde yardım sûretiyle hizmet etmektir.
3— Müslümanlara îman cihetinde hizmet etmektir.
4— Kalemle ilmi tahsil etmektir.
5— Ba’zan bir saati bir sene ibâdet hükmüne geçen, tefekkürî olan bir ibâdeti yapmaktır.
Beş türlü de dünyevî faidesi var
1— Rızıkta bereket.
2— Kalbde rahat ve sürur.
3— Maişette sühulet.
4— İşlerinde muvaffakıyet.
5— Talebelik faziletini almakla, bütün Risâle-i Nur talebelerinin has dualarına hissedar olmaktır.
KALEMLE NURLARA HİZMET VE SADAKATLE TALEBESİ OLMANIN İKİ MÜHİM NETİCESİ VARDIR:
1— Âyât-ı Kur’âniyenin işâretiyle, îmanla kabre girmektir.
2— Bütün şâkirdlerin ma’nevî kazançlarına, Nur dâiresindeki şirket-i ma’nevîye sırriyle, umum onların hasenatlarına hissedar olmaktır.
Hem bu talebesizlik zamanında, melâikelerin hürmetine mazhar olan talebe-i ulûm-u diniye sınıfına dahil olup âlem-i berzahta -talii varsa, tam muvaffak olmuşsa- Hâfız Ali ve “Meyve”de bahsi geçen meşhur talebe gibi; şüheda hayatına mazhar olmaktır.
Allah-u Teala’nın bu kadar ikram ve ihsanı karşısında Risale-i Nurları bütün dünya insanlarına duyurmak, okumak ve okutmak suretiyle insanların dünya ve ahiret saadetlerine vesile olmak bizim en büyük gayemiz, arzumuz ve emelimizdir.
İşte bu mübarek Berat gecesinde bize verilen ilahi nimetlere karşı bu mübarek geceyi ibadetle, zikirle, namazla, Kur’anla ihya etmek suretiyle hamd ve şükrümüzü ifa etmeliyiz.
Şuanda yaşadığımız bu pek azgın olan bu dinsizlik devri, Risâle-i Nurun umûmîyet kesbeden neşriyatiyle yıkılmış; ehl-i Îmanın ma’nevî ve maddî (bilhassa ma’nevî) hayatına tatbik edilen istibdat zincirleri parçalanmıştır. Risâle-i Nur, dinsizliğin belini kırmış ve temel taşlarını târumar etmiştir.
Risâle-i Nurdan tahkikî îman dersi alan ve gittikçe ziyâdeleşen Nur Talebelerinin îmanları inkişaf etmiş, îmanî bir şehamet ve İslâmî bir cesarete sâhib olmuşlardır. Nasılki, cesur bir kumandan yüzlerce askere lîsan-ı hâliyle cesaret verir ve nokta-i istinâd olursa; aynen öyle de Risâle-i Nur şahs-ı ma’nevîsinin mümessili olan Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri başda olarak, tahkikî îman dersleriyle îmanları kuvvetlenen yüz binlerce, şimdi milyonlarca Nur Talebeleri, ehl-i îmana bir nokta-i istinâd ve bir hüsn-ü misâl olmuşlardır. Nur Talebelerinin bu îman kuvvetleri ve dinsizliğe karşı kahramanca mücadeleleri, halkın üzerinde çok te’sir yapmış ve bir intibah (uyanıklık) husule getirmiştir. Böylelikle, milletin içindeki korku ve evhamları da Risâle-i Nurla izale etmişler, vatan ve millete umûmî bir cesaret, ümid ve ferahlık husule getirip müslümanları yeisden kurtarmışlardır.
Risâle-i Nuru gaye-i hayat edinen bir Nur Talebesi, yüz adam kuvvetinde olduğu ve yüz nâsih kadar îman ve İslâmiyete hizmet ettiği, ehl-i hakîkatça müsellem ve musaddakdır. Nur talebeleri; dinsizliğin şa’şaalı taarruzlarına, tantanalı yaygaralarına, zulümlerine, hapislerine; üstadları gibi, kıymet vermeden, korkmadan, lüzumunda canlarını, mallarını, evlâd ve iyâllerini dahi çekinmeden Risâle-i Nurla îman ve İslâmiyete hizmet uğrunda feda etmişlerdir. Nur Talebeleri, tek bir şeyi gaye edinmiştir: “Îmanlarını kurtarmak niyetiyle Risâle-i Nuru okumak ve Rızâ-yı İlâhî için îman ve İslâmiyete Risâle-i Nurla hizmet etmek.” Bu gayelerinde muvaffak olmak için, her şeylerini bu hizmete hizmetkâr yapmışlardır.
Evet; Nur Talebeleri, Ümmet-i Muhammediyeyi sahil-i selâmete çıkaran bir sefine-i Rabbânîyenin hademeleri olduklarına inanmışlardır. Hayatta en büyük gayeleri, Kur’ân ve îmana hizmet ederek, Ümmet-i Muhammedin refah ve saadet içinde yaşamasına vesîle olmakdır. (Barla Hayatı)