Risaleleri bildiği ve hizmetinde bulunduğu halde bir insan;şehvetine esir olup namahreme bakmaktan haram levhiyata bakmaktan kendisini alıkoyamıyorsa ne yapmalıdır?"Şehvetin kulağı yoktur" nedemektir?Yani nefis şehvet yönünden esaretten ve harama nazardan kendisine yapılan nasihatleri duymaz mı?Ayrıca fıkhi açıdan levhiyata konu olan kadın suretlerine,bu resimlere kendi rızalarıyla malzeme olan kadın suretlerine bakmanın haram olması nedendir?Kendi rızalarıyla olsada yinede kul hakkına girer mi?
Risale-i Nur hizmetine devam etmek ve iman kuvvetini ziyadeleştirecek iman hakikatleri ile çokça meşgul olmak, nefse büyük bir darbedir. İnsan hayırlı işler ile çokça meşgul olursa, günahı işlemeye ve düşünmeye fırsat bulamaz. Üstadın atalet sefahatin hocasıdır, demesi bu manayadır.
Şayet günaha girilmiş ise; çokça tövbe etmeliyiz. Zira tövbe ve iyilikte bulunmak, günahların silgisidir. Seyyienin silgisi; sevap ve pişmanlıktır. Bu da insanı manevi olarak zinde kılar.
Peygamber efendimiz, şehvetle ilgili günahlardan korunmak için evlenmeyi, şayet evlenme mümkün değilse oruç tutmayı tavsiye ediyor. Şehvetin yakıtı çok yemektir, düşmanı ise açlıktır.
Gereksiz yere çarşı ve pazarlarda dolaşmamak, açık neşriyatlara kesinlikle bakmamak, şehvetin durağanlaşması için gerekli adımlardır.
İnsanda iman ve nasihati dinlemeyen en önemli kuvvelerden birisi şehvettir. Bu manaya işaret için “ Şehvetin kulağı yoktur" denilmiş olabilir. Yani bu söz önemli bir hakikate işaret ediyor.
Günahta insanın rızası önemli değildir. Zira bize verilen bu vücut emanettir. Emanet de ancak sahibinin rızası dahilinde kullanılabilir. Emaneti sahibinin razı olmadığı yerlerde kullanmak, emanete hıyanettir. Bu yüzden kimse vücut benimdir, dilediğim yerde kullanırım diyemez, demeye hakkı yoktur. Üstat bu manayı şöyle tasvir ediyor: Hem insanın vücudu ve cesedi bile onun değildir. Çünkü kendisinin eser-i san'atı değildir. O vücudu yolda bulmuş, lakîta olarak temellük de etmiş değildir. Kıymeti olmayan şeylerden olduğu için, yere atılmış da insan almış değildir. Ancak, o vücut, hâvi olduğu garib san'at, acip nakışların şehadetiyle, bir Sâni-i Hakîmin dest-i kudretinden çıkmış kıymettar bir hane olup, insan o hanede emaneten oturur. O vücutta yapılan binlerce tasarrufattan, ancak bir tane insana aittir.( Mesnevî-i Nuriye-Katre)
Kadın suretini kendi isteyerek ilan ediyorsa, bakanlar üzerinde hak sahibi olamaz. Burada bakan kişi sadece haram olan bakmak noktasından mükelleftir. Ama bakılmasından rahatsız olan iffetli bir kadına nazar etmekte, kul hakkı olur. Zira kadın istemediği halde, kişi zorla gözleri ile taciz ediyor. Bu yüzden kadına bir kul hakkı doğuyor.