Devr-i cahiliyette çocukların ebeveynleri tarafından diri diri gömülerek öldürülmelerini takbih edip yasaklayan “6:137, 140, 151” “16:57, 59” “17:31” “81:8, 9) ayetlerinin, bilhassa “6:137” ayetinin bu asra bakan mânâ vecihlerinden biri, yukarıda bahsedildiği gibi, rahmet-i İlahiyenin bir ihsanı olan ve fıtrat-ı asliyeye uygun istimali icab eden şevkat hissinin ebeveyn tarafından su-i istimali ile mevhum ve aldatıcı dünyevî şan ü şeref ve istikbal endişesiyle çocukların mimsiz madeniyet hesabına ahir zaman fitnesinin ifsad cereyanı içine, sefahat hayatına itmeleriyle onların nefisçe ihyalarına mukabil iman ve ahlak, kalp ve maneviyat bakımından tahribata uğrayıp manen bir nevi ölümlerine sebebiyet verilmesine işareti bulunmasıdır.
Asrımızın bu nevinden olan cinayetleri, cahiliye devrinde ki cinayetten nihayetsiz derecede eşedd ve daha zalimanedir. Zira devr-i cahiliyette mazlumen öldüren çocukların fani hayatlarına mukabil ebedî Cennet hayatları vardır. Asrımızda ise mezkür vecihle çocukların imanlarının ve maneviyatlarının izalesi ile ebedî ölümleri bahis mevzuudur. (S.B.M. 18. hadisi de mevzu ile alâkadardır.)
Üstte bahsi geçen, yalnız terakkiyat-ı medeniye dersleri ve maddî felsefe düsturlarıyla zihni terbiye olsa, yani asri ve Avrupaî terbiye tarzında, yani gayr-i İslâmi maarif usulü ile çocuk yetiştirilirse, (Bak: İslâm Prensipleri Ansiklopedisi “Maarif” maddesi.) hayadan ve merhametten yoksun ve tahribattan zevk alan bir gençlik ortaya çıkacağına dikkati çeken aşağıdaki hadis-i şerif ve mânâyı küllisiyle daha çok asrımıza bakan ve aynı hadis-i şerifi te’yid eden (17:64) ayeti pek manidardır. Hadis-i şerif mealen şöyledir:
“İnsanlar üzerine bir zaman gelecek, şeytanlar onların evlatlarına ortak olacaklar.” (Burada şeytanın mânâsı, münafık insî şeytanlara daha çok bakar.)
Denildi ki: Bu da olacak mı ya Resulallah? Buyurdu ki: Evet.
Dediler ki: Bizim evlatlarımızı, onların evladından nasıl ayırt edeceğiz.
Buyurdu ki: Haya ve merhamet azlığından anlaşılacak.
Evet hadis metninde geçen “haya”, insanlık aleminde temel unsurdur. Zira hayasız kimse, kötülüklerin çirkin neticelerinden vicdanı müteessir olmayan insandır ki, fasık-ı mütecahir mânâsını taşır.
İşte hadis-i şerif, yeni nesli günahlara iten nefsani ve inkarcı telkinler içindeki asri terbiyenin ve tedrisata hulul edip tabiatçılığı ve maddeciliği aşılayan şer cereyanların vahim neticelerini ihbar eder.
Hakikaten hadisin ihbarı gibi, bozuk cemiyetlerde başlıca iki dehşetli sıfat hükmeder ki, biri sefahet çılgınlığının neticesi olan mütereddi bir hayasızlık, diğeri ise, imansızlığın neticesi olan merhametsizlik ve gaddarlıktır.