Zübeyir Gündüzalp 1920 senesinde Konya'nın Ermenek kazasında dünyaya geldi. Babasının adı Mehmed, annesi ise Seyyide Hanım. Anne ve baba tarafından her iki dedesi de, 93 Harbin'den sonra Kafkasya'dan Anadolu'ya hicret etmişler. Bu hicretten sonra Ermenek'e yerleşmişler. Baba tarafından dedesinin lâkabı Zeyvergil, ana tarafından dedesinin lâkabı ise Hurşit Çavuşlar. Hurşit Çavuşlar yedi kardeşmişler, Rus istilâ ve belâsından sonra, bu kardeşler bir daha birbirlerini görmeden ebediyete göçmüşler. Zübeyir Gündüzalp'in ailesi Ermenek'te Zeyvergil diye tanınmaktadır. Zübeyir Gündüzalp, İstiklâl Harbi'nin en buhranlı günlerinde, Ermenek'in Zaviye Mahallesinede -yeni ismi Taşbaşı- hayata gözlerini açmıştı. Ezan sesiyle kulağına ismini Zeyver diye koymuşlar. Sonradan Üstadı bu ismi Zübeyir diye değiştirmiş. Mehmed Efendi ile Seyyide Hanım'ın dört evlâdı vardır. Bunlardan ikisi erkek, ikisi kız. Babaları 1968'de, anneleri ise 1975'de vefat etmiştir. Merhum Zübeyir Gündüzalp, ilkokul tahsilini Ermenek'te tamamlar. Küçükken çabuk sinirlenir, kardeşlerini ve komşu çocukları dövermiş. Annesi küçüklüğünde yaramaz olduğunu, ele avuca sığmadığı ve çok cesur olduğunu anlatmıştı. Ermenek Postahanesi'nde birkaç sene memur olarak çalışır. Bu sırada teftişe gelen bir müfettiş, çok genç olan Zübeyir Gündüzalp'in mors alfabesiyle telgraf alışını çok beğenmiş. Kendisine biraz daha tahsil yapmasını, ileride tahsili olmayanların meslekte yükselemeyeceklerini hatırlatmıştır. Bunun üzerine , Ermenek'te ortaokul bulunmadığı için Silifke'ye gider. 1939 senesinde ortaokulu Silifke'de bitirerek memleketine döner. Daha sonra Konya'da açılan bir imtihana girer ve imtihanı kazanarak Ermenek'te postahane memurluğuna tekrar başlar. Bir müddet burada çalıştıktan sonra askere gider. Balıkesir'in Susurluk kazasında askerlik vazifesini tamamladıktan sonra Konya Postahanesi'nde telgraf muhabere memuru olarak çalışır. Risale-i Nur'u tanıması İşte, İslâm kahramanı merhum Zübeyir Gündüzalp, Risale-i Nur Külliyatını bu memurluğu sırasında tanımak şerefine nail olur. Konya'nın tanınmış tüccarlarından Feyzi, Mehdi ve şehid tayyarece Ömer Beyin babaları Sabri Halıcı vasıtasıyla Nur Risalelerini okumaya başlamış. 1944 senelerini takip eden yıllarda Konya'da Zübeyir Gündüzalp'le beraber münevver ve imanlı bir gençlik grubu, Nur Risalelerini tanır. Bu zatlardan tesbit edebildiğimiz isimler şunlardır: Muhsin Alev, Ziya Arun, Ziya Nur Aksun, Kâmil Öztürk, Ahmet Atak, Feyzi, Mehdi ve Ömer Halıcı kardeşler. Merhum Zübeyir Gündüzalp'in küçük kardeşi Haydar Bey, 1945 senesinde Konya'ya gittiği zaman, ağabeyinin Muhsin Alev'le bir evde beraber kaldıklarını ve kendisine Nurlardan bahsettiğini, Üstadının büyük bir İslam âlimi olduğunu anlattığını ifade etti.
Üstadı ilk ziyareti
Gündüzalp, Üstadını ilk defa 1946'da Emirdağ'da ziyaret etmiş. İlk ziyaretinde heyecandan tir tir titriyor ve mütemadiyen gözyaşlarını tutamayarak ağlıyormuş. Üstad, "Keçeli, neden ağlıyorsun?" diye onu bağrına basıp dua etmiş. Üstadının ikazı üzerine dışarı çıkıp yüzünü gözünü yıkamış tekrar Üstadın huzuruna kabul edilmiş. Ayrılık zamanı gelince Zübeyir Gündüzalp, Üstadına, "Memuriyetten ayrılıp, yanınızda hizmet etmek istiyorum" demiş, Bediüzzaman, bu fedakârlığa çok memnun olmuş; cevaben, "Vazifene devam et, Konya'da daha çok hizmet edersin. İnşaallah, ileride alırım seni yanıma" demiş. Zübeyir Gündüzalp, Konya'da dört sene kalmış. Bu esnada Babalık gazetesinde çalışmış ve orada çocuk terbiyesine ait bazı makaleler yazmış. Nihayet 1948 senesinde Afyon'a tevkif edilmiş, burada Üstadıyla birlikte altı ay mevkuf kalmış. Yanlışlıkla tahliye edildiği zaman, sırf Üstadından ayrılmamak için, tahliyesinin yanlış olduğunu bildirerek, tekrar tevkif edilmesini sağlamış. Yine İslâmın bu kahraman fedaisi, Üstadıyla beraber olmak arzusuyla, Nur Risalelerini okuyup yazdığını bildirerek, kendi kendini ihbar etmiş. Bundan sonraki hayatı, beş-altı ay Eskişehir'de ve nihayet büyük kısmı İstanbul'da dinî hizmetlerle haşir-neşir olarak geçmiştir.